Muhterem önce Meral Hanım'ı önce muhatap alıp sonra hakkında dava açtı.
Hangi edep, adap ve ahlak anlayışından hareketle bize İllet, zillet deyip; sonra da o İllet, zillet dediğiniz insanlar ağzınızdan çıkanı kulağınıza iade edince dava açarsınız.

...
Sen bizim "İlletliğimizi zilletliğimizi", "terörist" olduğumuza ilişkin iftiran üzerinden söylememiş miydin. Peki, o Denizli meydanında toplanan insanlar sizin "İllet zillet" diye aşağıladığınız ittifaka gönül vermiş kitleler değil miydi. Peki bu durumda Meral Hanım toplanan kitleye "Ey Cumhurbaşkanı tarafından illetlikle ve zilletlikle aşağılanmış ittifaka olan gönül vermiş insanlar" şeklinde giriş yapsaydı yine dava açacakmıydın. İlet, zillet dediklerine terörist dememiş olman çok büyük bir lütuf mudur ki; İllet zillet dediklerine terörist demediğini söyleyerek; Meral Hanım'ı ayıplayıp, hatta dava açıyorsun.
...
Seninkisi, düştüğün çukurdan çıkma çabası olup, Türk milletinin yarısına yaptığın aşağılama, attığın iftira karşında; Allah'ın ilahi adaletinin tecellisidir. Çukuru sen açtın, hesabını yanlış yaptın, yine içine de ilk düşen sen oldun. 

Artık Meral Akşener'i muhatap almak zorundasın

Muhterem artık Meral Hanım'ı muhatap almaya başladı. Ne oldu; canın mı acıdı.Türk milliyetçilerinin Balgat mukiminin iradesi altında toplu hareket ettiğini sanan muhterem, işin hiç de öyle olmadığını anlayınca Meral Hanım'ı muhatap alma gereğini hissetti.
...
İYİ PARTİ gerçeğine kör ve sağır olmanız mümkün değil muhterem. Apursan da köpürsen de; düzeninize çomak sokan bir İYİ PARTİ ve onun sizlere korku saldığı bir lideri var.
Sana inanmak ve güvenmek zorunda değilim.
Her ne hikmetse bizler; Devlet Bahçeli'den zerre kadar şüphe etmememiz gerektiğine inanmaya mahkum kullar olarak görülüyoruz. Ne münasebet. Ben kimseyi yanıltmadım, hep o yanılttı.
...
Bir çok neden olmakla birlikte en büyük şüphem; ülkeyi yönetmeye talip olmak üzere kurulmuş bir partinin genel başkanı olarak hiç bir zaman buna talip olmayı düşünmemiş olmasının yanında, başkanlarının da düşünmesine mani olmasıdır; niçin?

Ülkücü vicdan bilmelidir ki.
Ülkücü vicdan şunu bilmelidir ki; "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi" tamamen ve tamamen BOP projesi dahilinde düşünülmüş, tasarlanmış, Türk milletine; muktedirin inisiyatifi ile dayatılmış bir gerçektir.
...
Dolayısıyla, bu proje dahilinde; Devlet Bahçeli'nin butona basması ile yeni şekle sokulmuş Türkiye; ABD ve O'nun sorumluluk verdiği eş başkaların güdümünde bir ülke konumunu sürdüreceğini hiç unutmayalım.
...
"Cumhur ittifakı"nın 31 Mart seçimlerinden güçlenerek çıkması durumunda bu sürecin kesintisiz devamı sağlanacak; millet ittifakının güçlenerek çıkması durumunda da; BOP projesi hangi aşamada olursa olsun tekmeyi vurup, gündemden düşürülecektir.

Beka sorununu sen gelirken getirdin.
Açılım saçılım sürecinde etnik ayrımcı siyasal Kürtçülere; sanki varmış gibi etnik ayrımcılığı kaşıyan Laz etnikciliğine duygusal mesaj göndererek; "Ne var yani; Osmanlı'da Lazistan, Kürdistan eyaletleri yok muydu" diyerek, cahil cesareti ile ortaya pimi çekilmiş bombayı atan Recep Tayyip Erdoğan'ın o sözlerini unuttuk mu sanıyorsunuz.
...
Algıların peşinden giden cahil cühela değil; düşünen, muhakeme edip sonra hüküm veren şuurlu seçmenler bunları unutacak mı sanıyorsunuz; asla.
...
İkiz yasaları meclise indiren "Balgat mukimi" ve sonrasında o yasaları onaylayıp, anayasal düzenlemesini sağlayan AKP'nin; şimdi daha iyi anladınız mı taa o günden bugüne süren işbirliğinin nelerin müsebbibi olduğunu ve bundan sonra da olacağını. Aklıma geleni yazmak bile beni ürkütüyor.
...
İkiz yasalar; bir ülkede azınlıklara kendi kaderlerini kendilerinin tayın etme hakkı veriyor. Şimdi yine anladınız mı; kırk milyar dolar harcanarak beş milyon azınlığın ülkemize niçin göçünün sağlanmış olduğunu.
...
Ve devam ediyorum. Daha bir kaç gün önce Erdoğan ne dedi; "Harcanan kırk milyar dolar hazineden çıkmadı". Peki nereden çıktı bu para. İkiz yasaları Türk Devletine dayatanlar mı finansa etti. Şimdi sözümün başında yaptığım vurgu ile sonunda yaptığım vurgu arasında bir bağ kuracak olursak; gelecek yıllarda malum etnik göçü de dikkate aldığımızda; sizce ülkemizi neler bekliyor.
...
Evet, eğer bir beka sorunu varsa o da aklımıza ilk gelendir. Takdir Türk milletinindir.

Baba Bush doktrini unutmayalım
Lütfen hatırlayın; "Baba Bush doktrini"ni. Neydi o; "ABD, menfaatlerini korumak için dünyanın neresinde olursa olsun; ilk önce orada iç çatışma çıkarıp, sonra da bir tarafın yanında yer alarak ABD çıkarlarını korumak adına o ülke veya bölgeye müdahalede bulunma hakkı"
...
Peki; Türk milletinin yarısına "İllet, zillet" diyerek aşağılayarak kutuplaştırıp, sonra bu her iki kutbu karşılıklı olarak kin ve öfke sarmalında iç çatışmaya yönlendirme gayretlerinin kimlerin emellerine hizmet edeceğini tasavvur edememek gibi bir ahmaklık olabilir mi.
...
Her iki narsist sözüm size; 15 Temmuz'un başarılı olmaması milletn devletine sahip çıkmasıdır. Peki Allah korusun milletin yarısına "İllet, zillet" diyerek ayrıştırırsanız; yine 15 Temmuz ve benzeri bir beka sorunu hasıl olduğunda diğer yarısını nasıl olup da devletin yanında bulup, hangi yüzle meydanlara çağıracaksınız. Bu kışkırtma ve sorumsuzluğunuzla; ayrıştırdığınız bu insanlar devletimize kast edenlerle değil birbirleri ile çatışma olasılığı; bu üslubunuz devam ettiği sürece var olacaktır.

31 Mart 2019 seçim gecesi Devlet Bahçeli konuşursa...?
Efendim neymiş; Devlet Bahçeli'nin 31 Mart akşamı ne düşüneceği çok önemliymiş.
...
Elli yıllık partisini bir defa olsun iktidara taşımak, başbakan olmak gibi bir sorumluluğa hiç bir zaman cür'et edememiş; aksine MHP'nin siyasetteki konjonktürürel konumunu şahsi ikbali için kullanıp, diğer siyasi partilerin önce iktidar sonra da muktedir olmaları yolunda onlara "Kesintisiz güç kaynağı" olma konumunu hem kendisi hem de partisi için yeterli görmüş birisinin 31 Mart akşamı söyleyeceğinin hiç bir önemi yoktur.
...
Bugün, zerre kadar vicdanına danışmadan, vefasızlık yaparak, acımasızca hatta iftira derecesinde ülküdaşlarının %85'i ne "İllet, zillet" diyebilmeyi maharetmiş gibi her gün tekrarlayan bir zihniyetin o gece söyleyeceklerinin hiç bir önemi olmayacaktır. Çünkü o gece söyleyeceği her ne olacaksa; toplum şunu düşünecektir; "Devlet Bahçeli siyasi hayatı boyunca çok şey söyledi ancak daima kendi söylediklerinin değil, başkalarının söylediklerinin takipçisi ve savunucusu olmuştur" diyeceklerdir.

Sana inat ülkücüler kardeştir.
Sana inat narsist adam; bugün Türk milliyetçileri olarak bir ülküdaşımızın cenazesinde beraber olup, acılarımızı paylaştık.
...
Milliyetçiliğimizi ayakları altına alan diğer narsist kankanla Türk milliyetçiliğini marjinalleştirip, etkisiz hale getirme çabanıza inat dertleştik, muhabbet ettik aynı safta saf tuttuk, ülküdaşımızı ebediyete uğurladık. Ruhu şad mekanı cennet olsun.

Ben şimdi zillet ve illetin neresindeyim.
Efendim neymiş; "Aşırı tuz ve şeker tüketimini azaltmak için lokanta ve restoranlarda masalara şeker ve tuz konmayacak"mış.
...
Vay be; sağlığımızı ne kadar da düşünüyorlar değil mi?Samimiyet bunun neresinde. Milletin en az yarısını "İllet ve zillet" diyerek aşağılayanların, yine milletin sağlığını düşünerek, aldıklarını söyledikleri önlemlerdeki samimiyetlerine nasıl inanacağız.
...
Alayınız sahtekarsınız; çünkü ancak sizler gibiler milletin yarısını "İlet ve zillet" sıfatları ile aşağılamayı göze almaya cüret edebilirler. Aklı başında hiç bir insanın; hele ki bir siyasi liderin milletinin en az yarası için böyle bir sıfatı kullanmasını; bunama alameti dışında hiç bir şekilde izah etmek mümkün değil.
...
Bana "Zillet, İllet" diyen müptezel gafiller; sizin o sözlerinizi soyunuzla, sopunuzla yedi ceddinizle çarpıp aynen çıktıkları yere iade ediyorum.

28 Şubat vesilesi ile
Her 28 Şubat geldiğinde; hemen akabinde fetö'nün devlete sızmış/yerleştirilmiş kadrosu ile önce iktidar sonra muktedir olan o zamanın sığıntı ve sünepeleri ile diğer tarafta zamanın koskoca bir hükumeti içinden sadece bir mensubunun; Meral Akşener'in delikanlıca yürekli duruşunu hatırlıyoruz.
...
Huyu kurusun, aynı alışkanlıklarını devam ettiriyor. Onun içindir ki; partisi üzerinde tüm kalleşlikler, puştluklar deneniyor ama muvaffak olamayacaklar.

Mehmet Soral
soralmehmet{a}gmail.com