Düşünmekten korkuyoruz, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyoruz, eleştirilmekten korktuğumuz için.

Yeniliklerden korkuyoruz eski alışkanlıklarınızı kaybedeceğimiz için.

Yazmaktan korkuyoruz yanlış anlaşılacağımiz için.

Okumaktan korkuyoruz gerçekleri göreceğimiz için.

Güneşten korkuyoruz gecenin örttüğü çirkinlikleri yaşayacağımız için.

Gerçeklerden korkuyoruz kurduğumuz sanal ortam yok olacağı için.

Yüzleşmekten korkuyoruz gerçek kimliğimizi ortaya çıkaracağı için.

Gerçek dinden korkuyoruz uydurduğumuz din elimizden gideceği için.

Korkunun esiri olduk gidiyoruz bir meçhule.

Kurduğumuz kurgularımınızın oyuncağı olduk korkularımız yüzünden.

Şimdi de iktidarımız elden gidecek diye korkular yaşamaya başladık hep birlikte.

Ya kaybedersek korkusu.

Aslında tam olarak kaybetmek demek yanlış yaşadığımıza. Acaba ben olmadan başarırlar mı korkusu bu.

Ya tutarsa korkusu aslında bazı çırpımışlarımız şikayetlerimiz. Benlik…

Evet evet benlik duygusu bu.

Koca koca adamlar olduk aşamadık bu benlik duygusunu bir türlü.

Eski alışkanlıkları unutamamanın sancısı başladı. Bazı yenilikleri

denemeye değer bile bulmamamız bundandır galiba.

Aman ha…

Sakın bulaşmayın. Sakın katılmayın bu yürüyüşe. Kaybedersek ne olur?

Kaybetmiş bir neslin devamıyız nasıl olsa öyle değil mi?

Güvendiğimiz nice dağlar kar altında ayaza kesmedi mi?

O zaman neyin korkusu bu?

Daha fazla ne kaybecegiz ki?

Yarınları çalınmış bir neslin belki son kavgası bu. Belki de yeniden dirilişin muştusu.

Ya ben unutulursam…

Bırak unutulsun adın. Bırak bilinmesinin mezar taşın. Eğer bilinecekse üç beş idraki iğdiş olmuş tarafından.

Korkularımızı yenerek başlayalım gelin önce.

Ne dersiniz başarabilir miyiz?

Doğan Ay