İktidar partisi ile sınırsız mesafesiz ilişkiniz karşılığında bu davaya gönül verenler ne kazanıyor? Bir kaç ihaleci yandaşınız hariç kim bu ilişkiden faydalanıyor?

KABAĞIN SAHİBİ VARDIR

"İktidar partisi ile MHP arasında gerilim üretmek isteniyor"

Demokrasi kültürü bu işte.

Muhalefet iktidar partisi ile arasının açılmasını istemiyor. Iktidar partisi ile aranızda gerilim üretmek isteyen hainler ne hesaplıyor dersiniz?

Elbette yapıcı muhalefet yapmak gerek.

Elbette iktidarın her yaptığına karşı çıkmak muhalefet demek değildir. Lakin sizin yaptığınız muhalefet falan değil. Sizin yaptığınız iktidar partisine sığınmak.

Mademki iktidar partisi ile mesafesiz bir ilişki kuracaktınız size oy veren sizi destekleyen tabanın ne suçu var?

Öyle ya zamanında iktidar partisi ile arayı sıcak tutup en azından tabanınız ile iktidar partisi arasına husumet girmezdi.

Yarın seçimlerde meydanlara çıkıp ne diyeceksiniz merak ediyorum doğrusu?

Belki niyetiniz seçimlere iktidar partisi ile ortak girmektir. Durum bu ise aranızın açılmaması gerek haklısınız.

Koskoca yirmi yılını çaldınız bu hareketin. Dile kolay yirmi yıl. Sizin hareketi ele geçirdiğiniz gün doğan bebekler bugün oy kullanıyor. Sizde bir hareket yok halen.

İktidar partisi ile sınırsız mesafesiz ilişkiniz karşılığında bu davaya gönül verenler ne kazanıyor? Bir kaç ihaleci yandaşınız hariç kim bu ilişkiden faydalanıyor?

Yok sizin derdiniz başka.

Şimdi çıkıp hiç kimse eleştiri hakkınız yok demesin bana.

Ben ve benim gibi düşünen insanımızın yapılacak ilk seçime kadar eleştiri hakkınız saklı. Biz bu partiye oy verdik emek verdik çocuklarımızın rızkını verdik. Şimdi biz eleştirmeyelim de kim eleştirsin?

Neyse bu hareketin de sahibi vardır onlar güceniyor diyerek yazıyı bir fıkra ile bitirelim. Inşallah kabağın sahibi bize de sahip çıkar.

Kabağın Sahibi
Vaktiyle bir derviş berbere gider. Berberden saçını dibinden kazımasını, sakal ve bıyığını kısaltmasını ister. Tereddütsüz bir şekilde berber koltuğuna oturan derviş:
- "Vur usturayı berber efendi!" der.
Berber, dervişin saçlarını kazı
maya başlar. Derviş de aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın …mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- "Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım!" diye kükrer.
Dervişlik bu… Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek. Ses çıkarmaz, biraz çaresiz, biraz mütevekkil usulca kalkar yerinden.
Berber, bu gariban müşterisine karşı mahcup olmakla beraber kabadayının pervâsızlığından da korkmuştur. Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa baslar. Fakat küstah kabadayı, tıraş esnasında da boş durmaz; sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
- "Kabak aşağı, kabak yukarı!.."
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası, yokuştan aşağı hızla kabadayının üzerine doğru gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir, kabadayının karnına batıverir. Kaşla göz arasında babayiğit kabadayı oracığa yığılır kalır, ölmüştür. Herkes bir anda olup biten bu olayın hayret ve şaşkınlığı içindedir. Berber de şok olmuştur; bir manzaraya, bir dervişe bakar ve dervişin beddua ettiğini düşünerek gayr-i ihtiyarî sorar:
- "Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?"
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- "Vallâhi gücenmedim ona. Hakkımı da helâl etmiştim. Gel gör ki, kabağın bir de sâhibi var. O gücenmiş olmalı!


Doğan Ay