Bunalım ile büyüyor kocaman bir nesil, susuyorlar.
Kesinlikle susturuyorlar, neler yapabileceklerini herkes biliyor.
Nefes almaktan, sürüye uymaktan ziyade; ellerindeki tüm alternatifler ile yeni bir yol oluşturabiliyorlar.
Kırmızılaşıyor gözleri ve içlerindeki en büyük ateşi harlıyorlar.
Onlar; sizlerin yarattığı zorluklar ile güçleniyorlar, sizin yaptığınız hataları yapmamak için bedenlerine kazıyorlar düşüncelerini.

Düzen oluşturmaya çalışıyorsunuz var olan düzene hakaret edenlere karşı hareket ederek.
Fakat sizin kendi elleriniz ile alevlendirdikleriniz; ne düzeni, ne hakareti, ne de hareketi...
Komik geliyor değil mi?
Bu çocuklar ne yapacak o zaman? 

Siyasi fikirleri hayatlarının ortasında yaşayarak sopalar ile birbirlerine saldırmayacaklar, çocuklarını tecavüz etmeyecekler, sinir problemleri olsa da; ailelerinden çıkarmayacaklar.
Resim yeteneği olan çocuklarını bundan mahrum bırakıp zorla mühendislik okutmayacaklar.
Fikirleri sürekli değişebilecek, doğru olan; sadece insanlık için olacak.
Belirli bir politik veya siyasi fikirin kurbanı olmayacaklar. 

Amerikan gazeteci Alfred Lewis'in ünlü sözü şöyle demektedir: 
Adam ve anarşi arasında sadece 9 öğün vardır. 

Bu söz açlık, kıtlık, yokluk için söylenilmiştir.
Bu duruma uyarlandığında ne kadar derin geliyor değil mi?
Peki bir çocuk ile yetişkin arasında kaç öğün vardır?
Erken büyümek zorunda olan bir çocuk için kaç öğündür ki?
O çocuk, bir adam olduğunda yediği haksızlıkları sormaz mı?
İnancı kaybolmaz mı? Verdiği nefesi vermez mi öfkesine? 

Değişim haksızlıklar ile büyüyen nesille olacak. İsyan, duyar ile...
Şiddetsiz, manipülesiz.
Bilgi, araştırma ve iletişim ile...