Yozgat diyarının bir köyünde caminin imamı yaşlanmış
Sureleri, rükuyu-secdeyi birbirine karıştırıyor.
Ettahüyati'ye oturuyor, gerekli gereksiz sevih secde yapıyor.
Köylüler "Emektardır" diye ses etmiyor.
İmam efendi de biliyor her şeyi karıştırdığını; fakat nadir imamlardan. Muska yazmıyor, hatim satmıyor.
"Fakirin hakkıdır" diyerek cenazede alt üst almıyor. Bizim ….. ….. hoca gibi keseyi er günüzden şişirmemiş.
Evladü iyal var, çoluk çocuk ekmek istiyor.
Yaşlansa da, rükuyu-secdeyi karıştırsa da para kazanmak mecburiyetinde.
En zor namaz. Cuma namazı.
Cuma günleri hutbede konuşurken, okuyacağı dualarda şaşırmaya başlayınca düşünüyor taşınıyor, çareyi bir ahbabından yardım istemekte buluyor.

Aralarındaki anlaşmaya göre, hoca hutbede yanlış yaptığı zaman, ahbabı halıların altından geçirerek, hutbeye kadar götürüp hocanın ayağına bağladığı ipi çekecektir. Hoca da hata yaptığını anlayıp, vaziyeti düzeltecektir.

Bu hesap tutmuş.
Ahbabı, her Cuma gelip minberin hemen yanındaki ipin başına oturuyor, o yeri kimseye kaptırmıyor.
Hoca da çıkıp hutbeyi okuyor. Arada bir yaptığı hataları da ahbabın yardımıyla düzeltiyor.
Ama o gün ne olmuş.

Gözü açığın birisi, vaziyeti fark edip, hocanın ahbabından önce gelip, ipin başına oturmuş.
Ahbap bakmış, yer elden gitmiş. Camide yer için kavga edilmez ya. İçinden;
"Hocaya Allah yardım etsin" diyerek, geçmiş bir kenara oturmuş.
Hoca başlamış hutbeye, başlamış konuşmaya.
İpin ucunda başka birinin olduğundan haberi yok.

O da ne?
Ağzını açar açmaz ip çekilmiş.
Söylediğini değil, söyleyeceğini düzeltmiş yaşlı imam. Biraz sonra ikinci cümle. Yine ip çekilmiş. Yine bir iki kendince düzeltmiş. Üçüncü cümle, yine ip çekilmiş, yine sözü değiştirmiş.
İpin başındaki adam işin gırgırında. İmam ne dese ipi çekiyor.
İmam efendi, en iyi bildiği yerlerde bile ipin çekildiğini görünce, şöyle bir başını ipin ucuna doğru çevirmiş.
Ne görsün, ipin başında başka biri var.
Bakmış olacak gibi değil, söylene söylene minberden inmeye başlamış.

Demiş ki:
"Benden bu kadar cemaat-i müslimin. İpin ucu puştun eline geçti."

İpin ucu puştun eline geçmiş yapacak bir şey elimizden gelmiyor.
Ne söylesek ipi çekiyor birileri. 

Asıyor kesiyor kovuyor iktidara geliyor. Ama konuşmak yasak. Yazmak yasak. Eleştirmek yasak. Ne yapsak suç. 

Siz istediniz böyle olmasını. İpin ucunu güvenerek verdiniz liyakat sahibi olmayan muhteremlere. Hak ettiniz yani. Şimdi dövünmek bize düştü.
Hissemize yine hasret düştü. Yine umut düştü. Mavi hayaller kaldı gözlerimizde. Bize gurbet düştü be arkadaş. Kimsesiz yollara düşmek kaldı.

İpi kurtaracağız derken bedenimizi kaptırıyorduk neredeyse. 

Doğan Ay