Lahey Mahkemesi'nin Atatürk'e hediyesi: Bozkurt

 "Bir Demet Tiyatro"daki Zabıta İrfan gibiler. Kimi zaman da Saldıray Abi. Üstelik ne İrfan gibi sevimli yalancılar ne de Saldıray Abi gibi açık sözlü... Yalan söyleme bilincinin doruklarında yaşıyorlar. Millet? Millet, tıpkı İrfan'ın yalan dolan peşinde olduğunu bilen mahalle sakinleri gibi iktidar gücüne boyun eğme zorunda hissediyor kendisini. Tıpkı Saldıray Abinin tatminini maksimize etme peşinde olduğunu bilen mahalle gibi bireysel kariyer yapacak kapasitede hissediyor kendisini. Oysa özgürlük tam da bu eşiğe eyvallah etmeden, o eşiği geçme iradesinde. Türk tarihi tam da hep bu kırılma noktalarında yeniden şekillenmiştir…

Ne kadar "tutunamayan" olsa da Mükremin, ne kadar "cahil" olsa da Tirbuşon delikanlılığı uçtu gitti toplumun hayatından. Artık herkes "pipo" entelliğinin zirvesinde, Suriyelilerin nargile hergeleliği sarmış olsa da her tarafımızı…

Her kasabada üniversite açarak her bireyi alleme yaptılar, üniversitenin ontolojik manasına aykırı olarak. Wittgenstein'la önerme yarıştıracak kadar afili diplomalı züppelerle dolu dörtbir tarafımız! Zabıta İrfan zihniyetini, Saldıray Abi fikriyatını hayata geçirip delikanlılığı öldürdüler. Zeki (günümüz Türkçesinde: Uyanık) olunursa herkesin zengin olabileceği, ahlâk gerektirmeyen bir iktisadî, içtimaî, siyasî hayat va'zediyorlar… İşte bizi sonsuzluğa sürükleyen uyanıklık…

* * *

Türk milliyetçileri, kendi mahallesinde asıl "tutunamayan"ın kendileri olduğunu farkedecek mi acaba? Millete her tutunduğunda devletin elinden kayıp gittiğini, "devlet"e her tutunduğunda millete anlatacak hakikatten yoksun kaldığını? Tarihî olgulardan yola çıkarak devletin değil Türklüğün, yani milletin "ebed müddet" olduğunu?

 İLGİNÇ DEĞİL AMA GERÇEK

Bugün, din tüccarları aksini va'zetse de Osmanlı batmasın diye uğraşan, çırpınan aydınların hepsi de Türk milliyetçisi idi. Osmanlı battığında milleti yeniden örgütleyip Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar da Türk milliyetçisi idi. Hem de Cumhuriyetin ilk parasına "bozkurt" resmi koyacak kadar... Gün geldi, Cumhuriyetçiler "bozkurt"tan ve "Türk"lükten feragat etti. Ne uğruna, ne zaman, niçin soruları sorulmadı bile… Gün geldi, milliyetçiler Cumhuriyetin kurucu iradesini sorgular oldu. Ne uğruna, ne zaman, niçin soruları sorulmadı bile… NiFaK lobisi girmişti araya… Cumhuriyetçiler, milletin güncel sorunlarını bilmeden "halkçı" olurken, halkçı olan milliyetçiler devletçi kesiliverdi. Oysa milliyeti olmayan devlet neseb-i gayri sahih, devleti olmayan bir millet prangalıdır.

* * *

Bugün, Cumhuriyet tarihimizdeki bu sapmalar ilk defa aşılmak üzere. Ülkücülerin, Türk milliyetçiliğinden şüphe duymadığı biri, Başbuğ Atatürk'ün kurduğu CHP'den aday ve Osmanlıyı batıran, "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen, Osmanlıdan sonra Cumhuriyetin de batmasına duacı (dua eşittir eylem) NiFaK lobisine karşı Türk milliyetçilerini temsil noktasında.

Şimdi soru şu: Hangi Türk milliyetçisi bir "ülkücü"nün değil de teröriste "gerilla" diyen, iş adamlarını toplayıp Pensilvanya'ya gezi düzenleyen, ülkeyi parsel parselleyen birilerinin "şehremini" olmasını ister? Bu soruya verilecek cevap, şahsiyet sapması istatistiğini de önemli ölçüde etkileyecektir…


B. Kağan Yılmaz