On dört yıl boyunca istikrarlı bir büyüme yaşayan, kendi ordusunu güçlendiren, uluslararası alanda temaslar yapan, büyük petrol ve doğalgaz anlaşmaları gerçekleştiren, Kürt dilini geliştirip, Kürt tarihini araştıran, Kürt kültürünü rahatça yaşayan hatta Irak yönetiminde bile ayrıcalıklı yerleri elinde tutan ve bölge ülkeleri tarafından da kabul görmüş olan Irak Kürtleri, niçin bağımsız bir devlet olmak istiyor?

İnsanlık, ikinci dünya savaşının ardından kapitalist toplumlarda küreselleşme, sosyalist toplumlarda sınıfsız toplum ve dinin egemen olduğu toplumlarda ümmet düşünceleriyle, milletlerin milliyetçilik düşüncelerini sindirmeye çalıştı. İnsanlığın belki de tüm iyi niyetli gayretlerine rağmen bir tabiat kanunu olan milliyetçilik hakikati, yirmibirinci yüzyılın başında yeniden yükselişe geçti. Milliyetçiliğin yeniden yükselişiyle birlikte yayılmacı, korumacı ve ayrılıkçı toplumsal hareketler de hızla kendini göstermeye başladı.

Rusya'nın Ukrayna toprağı olan Kırım bölgesini işgali yayılmacı, Britanya'nın Avrupa Birliği'nden ayrılması ise korumacı milliyetçiliğe en iyi örneklerdir. Bu hafta içerisinde sık sık olaylara sahne olan İspanya'nın Katalonya bölgesinin, 1 Ekim 2017 tarihinde bağımsızlık talebiyle referanduma gitmesi de ayrılıkçı milliyetçiliğin bir örneğidir.

Katalonya, İber Yarımadasındaki İspanya Devletinin kuzeydoğusunda bulunan, çoğunlukla Katalanların yaşadığı özerk bir bölgedir. Yüzyıllar boyunca İspanya'nın bir parçası olan Katalanlar, artık bağımsız bir devlet olmak istiyorlar. Yüzyıllar boyunca İspanya'nın parçası olmuş, İspanyollar ile birlikte yaşamış, "kız almış-kız vermiş", Avrupa Birliği içerisindeki en geniş özerkliğe sahip olmuş, İspanya'nın en gelişmiş ekonomik bölgesinde yaşayan Katalanlar, Avrupa Birliği'nden çıkma pahasına niçin bağımsız bir devlet olmak istiyor? İspanya Devleti'nin gerçekleştirilecek referandumu anayasaya aykırı ilan etmesine ve bürokratik olarak engellemeye çalışmasına rağmen Katalanlar niçin ısrarla bağımsızlık için meydanlarda gösteri yapıyor? Geleceğin ne getireceği bilinmezken, belki şimdiki durumlarından kötü bir duruma bile düşebilecek olan Katalanlar, niçin bir meçhule doğru koşuyor? Bu sorulara ekonomik, politik, tarihsel ve sosyolojik olarak birçok cevap verilse dahi tüm sorunların en net ve en gerçekçi cevabı milliyetçiliktir. Çünkü her millet, millet olarak uluslararası alanda tanınan bağımsız bir devlet olmak ister. Katalanlar da bir millet olarak, var olmak istiyorlar.

Misal; Türkiye 1920'de Amerika Birleşik Devletleri'nin mandası olsaydı ve ABD gerçekten Türklere iyi niyetle yaklaşıp, Türk Milleti'ni muasırlaştırıp, bolluğa eriştirip, Anadolu'yu Almanya, İstanbul'u Roma gibi yapsaydı, Türkler bağımsızlık istenmeyecek miydi? Elbette ki isteyecekti. Çünkü, insanlık içerisinde bağımsız bir millet olarak bulunmak, her milletin karşı konulmaz arzusudur. Bu bir insanın çok fakir hayat yaşamasına rağmen hayatta kalmak için çırpınmasına eşdeğerdir.

Yine Katalanların bağımsızlık talebine karşı İspanya Devleti'nin uygulamaları da milliyetçiliğin bir başka örneğidir. İspanya Devleti, niçin insani ve demokratik bir hak olan Katalanların bağımsızlık talebini reddediyor? Katalanların bağımsız olmasıyla İspanya yıkılacak mı, yoksul mu kalacak, güvenlik tehdidi ile mi karşı karşıya kalacak? Hiçbiri. Tabi İspanya'nın bu referanduma karşı çıkmasının da politik, ekonomik, askeri, kültürel ve tarihi nedenleri vardır fakat ana neden, tıpkı Katalanların bağımsızlık talebindeki neden ile aynıdır: Milliyetçilik. Eğer İspanya'nın en gelişmiş ve en çok gelir getiren bölgesi olan Katalonya yerine İspanya'nın en geri kalmış, çorak topraklarındakiler bağımsızlık talebinde bulunsaydı, İspanya yine aynı tepkiyi verirdi.

İspanya, modern, kültürlü, Avrupa Birliği değerlerini kabul etmiş demokratik bir ülke olmasına rağmen, toprak bütünlüğü ve İspanyolların hayat sahası için Katalanların bağımsızlığına karşı çıkıyor. Avrupa'da, Avrupa Birliği üyesi bir Batı Avrupa ülkesinde meydana gelen bu toplumsal olay, milliyetçiliğin teoriği ve pratiği açısından epeyce önem taşımaktadır.

Ayrılıkçı milliyetçiliğe başka bir örnekte, 25 Eylül 2017 tarihinde (yarın) bağımsız bir devlet olmak için referanduma gidecek olan Irak Kürtleridir.


1990-91 yıllarındaki I. Körfez Savaşı'nda dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın gayretleriyle Irak da federal bir hak kazanan Irak Kürtleri, 2003 yılındaki II. Körfez Savaşı'nda dönemin Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gayretleriyle konfederal bir hak kazandı.

On dört yıl boyunca istikrarlı bir büyüme yaşayan, kendi ordusunu güçlendiren, uluslararası alanda temaslar yapan, büyük petrol ve doğalgaz anlaşmaları gerçekleştiren, Kürt dilini geliştirip, Kürt tarihini araştıran, Kürt kültürünü rahatça yaşayan hatta Irak yönetiminde bile ayrıcalıklı yerleri elinde tutan ve bölge ülkeleri tarafından da kabul görmüş olan Irak Kürtleri, niçin bağımsız bir devlet olmak istiyor?

On yılı aşkındır müttefiki olan Türkiye, Irak Devleti, İran, ABD, AB ve Rusya Kürtlerin bağımsızlık talebine karşı çıkarken, Türkiye ciddi ciddi sınıra yığınak yapıp, tatbikat gerçekleştirirken, bugün İran, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'ne ait dağları topa tutarken, Irak Kürtleri tüm bunlara rağmen, rahatlarının bozulacağını bile bile niçin bağımsızlık referandumundan vazgeçmiyor? Niçin bağımsız bir Kürt Devleti kurmak için bu denli ısrar ediyor?

Irak Kürtleri de tıpkı yukarıda Katalanların bağımsızlık isteklerinin ana nedenini oluşturduğunu iddia ettiğim gibi millet olarak bağımsız bir devlet ile insanlık içerisinde bulunmak istiyor. Çünkü milliyetçiliğin birinci basamağı bağımsız bir devlet olmaktır. Hatta Irak Kürtleri, milliyetçiliğe de Kürt'çe yaklaşarak daha bağımsız devlet olma aşamasını yerine getirmeden yayılmacı milliyetçiliğe sıçramaya çalışıyorlar. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne ait olmayan, aynı şekilde Kürt de olmayan illeri de kuracakları Kürt Devleti'ne dahil edip, Musul-Kerkük hattına kadar yayılmaya çalışıyorlar.

Tabii kurulu bölge düzenini alt üst edecek olan Irak Kürtlerinin bağımsızlık referandumu, Irak Devletini, Türkiye'yi ve İran'ı da tedirgin etmektedir. Bu nedenle bu üç ülke, Irak Kürtleri'nin bağımsızlık talebinden ve Kürt Devleti kurmak fikrinden vazgeçmesini istiyor. İstemekle kalmayıp askeri olarak tehdit ediyor.

Peki Irak, Türkiye ve İran niçin Irak Kürtlerinin bir devlet olmasını istemiyor? Bu üç ülke niçin otuz milyonun üstünde nüfusu olan, beş bin yıldır devletsiz bir biçimde başka devletlerin boyunduruğunda yaşayan Kürtlerin, bir devlet kurmasını savaş sebebi sayıyor? Arapların veya Müslümanların, aralarında bir Yahudi Devleti istememesi anlaşılabilir. Çünkü Yahudiler ne Araptır, ne Müslümandır, ne de bölge halkıdır. Ama Kürtler, üç ülke devlet başkanının dediğine göre Türklerin, Arapların ve Farsların din kardeşi, Farsların dil ve etnik kardeşi, bölgenin kadim halkıdır. Bin yıl boyunca Araplar, Farslar ve Türkler Kürtlerle birlikte yaşamış, Kürtlerle evlilik yapmış ve nice düşmana karşı Kürtlerle birlikte savaşmışlardır. Tüm bunları, üç ülkenin devlet başkanları, politikacıları, bürokratları ve kanaat önderleri söylüyor. Tüm bu kardeşlik sözlerine rağmen niçin Kürt Devleti'ni kabul edilemez olarak görüyorlar?

Bu üç ülkenin daha doğrusu üç milletin Kürtlerin bağımsızlık talebine yönelik tutumlarının ana nedeni, milletler arasındaki hayat sahası mücadelesidir. Su, petrol, doğalgaz, turizm, enerji ve tarih gibi birçok jeopolitiği barındıran bölgenin tüm yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle Kürtlerin eline geçmesi, üç milletin çıkarlarına ters düşmektedir. Yine İspanya örneğinde olduğu gibi Araplar, Arap hakimiyetinin daralmasını, Türkler tarihsel olarak hak ettiği Musul-Kerkük'ün Kürtler tarafından işgalini ve Irak içindeki dengelerde ırkdaşı olan Türkmenlerin yok sayılmasını, İran'da yakın gelecekte merkezi yönetimini kesin bir biçimde ele geçireceği Irak'ın kuzey bölgesinin elden çıkmasını istememektedir.

Yukarda bahsedilen jeopolitiği elinde bulunduracak olan Kürt Devleti'nin, Suriye de gayriresmi bir biçimde kurulmuş olan Kürt Devleti'ne örnek olmasına, İran'ın Kürdistan eyaletinde ve Türkiye'nin doğu-güneydoğu bölgesine yayılmış Kürtler'de de bağımsızlık arzusunu doğurmasından korkulmaktadır.

İberya Meydanlarından Mezopotamya Dağlarına kadar yaşanan küresel gelişmelerin tetikleyici sebebi milliyetçiliktir. Ülkemizde yüzyıldan beridir var olan ayaklanmalar ve terörizmin nedeni de yalnızca milliyetçiliktir. Çok refah bir toplum yapısına, geniş özerklik haklarına sahip olan Katalonya'nın bağımsızlık talebi, ülkemizde on yıllardır var olan Kürt terörünü, "Kürtler bağımsızlık istemiyor. Kürtlerin dili, kimliği, kültürü yok sayıldı. Demokratik özerklik verilirse Kürtler silahı bırakır. Türk-Kürt kardeştir." gibi sözlerle meşrulaştırmaya çalışanlara en iyi cevap niteliğini taşımaktadır. Katalonya örneği bize göstermiştir ki, bağımsızlık talep etmenin ekonomik geri kalmışlıkla, hak ve hürriyet ihlalleriyle, demokrasiyle alakası yoktur. Kürtlere, Irak'ın verdiği haklardan daha fazlası verilse de bağımsız bir Kürt Devleti kurana kadar silah bırakmazlar ve terörizmden vazgeçmezler.


Bilinmelidir ki, 1878-1915 yıllarındaki Ermeni Ayaklanmaları nasıl Ermenilerin Türklere ihanetiyse, 1915-18 yılları arasında yaşanan Arap ayaklanmalar nasıl Arapların Türklere ihanetiyse, 1924'ten bugüne değin süre gelen Kürt ayaklanması da Kürtlerin Türklere ihanetidir. Ve savaş artık ayaklanmadan çıkmış apaçık bir Türk-Kürt hayat sahası mücadelesine dönmüştür.

Türkiye'de İslami bir yönetim isteyenlere nasıl 'Yallah Arabistan'a' deyip, bunu gündem haline getirebiliyorsak, Irak da Kürt Devleti kurulduktan sonra hala Türkiye de Kürtlüğün anayasayla kabulünü isteyene, Kürtçe eğitim isteyene, Kürtlere özerk devlet veya meclis isteyene, Kürtçe konuşup, Kürtçe müzik dinleyene de "Yallah Kürdistan'a" diyebilmeliyiz.

Tanrı Türk'ü Ökündürsün!


- Orhun ​