"Fahişeler vardır, namustan bahseder. Kanaatini ve kalemini satmışlar vardır, vicdandan dem vurur. Vurguncular vardır, ağızlarından fazilet sözü düşmez. Çifte pasaportlular vardır, vatan diye haykırır. Palikaryalar vardır, kahramanlık iddia eder. Bazı iyi niyet sahipleri de bunların hepsine inanır. Gel de bu insanların arasında huzur içinde yaşa."

Hüseyin Nihâl Atsız

Gel de yaşa. Yaşamayı bırakın gel de nefes al.

Her yanımız fahişe tuzağı. Her yanımız acı ile çevrili.

Gel de yaşa.

Iyi niyet sahipleri uyanmadıktan sonra gel de yarına umutla bak.

Üretim yok. Slogan var.

Düşünme yok. Biat var.

"Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur."

Şikayet etmeye hakkımız var mı?

Paramparça bir siyasi arena. Herkes kurtarıcı. Yalanla beslenen bir toplum. Hayt huytla dünyaya kafa tutan milliyetçiler. Kimliği müslüman yaşayışları gayrı İslam bir garip güruh.

Çaresizliği kabullenmiş bir kitle.

Benim karnım doysun senden bana ne diyen bir anlayış.

Yılana bile bile sarılmış kurtarılmayı bekleyen zavallılar gibiyiz.

Ne güzel ifade etmiş ATSIZ. Her türlü hakaret dilinde. Mahalle ağzı bile çok hafif kalır. Namus bekçisi fahişeler. Ahlak timsali gölgeler. Dünü başka bugünü başka milliyetçilik bezirganları. Yalana alkış tutan haramzadeler.

Keşmekeş içinde kaybolan deferler. "Kanaatini kalemini satan siyasi şovmen tipler" artık hüküm sürüyor.

Biz mi?

Tam güzellik uykusunda mışıl mışıl uyuyor Çin'e savaş ilan ediyoruz.

Salgını kongrelerde görmeyip salgın kahvehanelerde öldürür diye düşünüyoruz.

Topal ördek şaklabanlık yapıyor.

Uzaydan parseller alıp bulduğumuz madenleri getirmenin planlarını yapıyoruz.

Ha bir de ikimiz bir araya gelip dedikodu yapmayı da siyaset sayıyoruz.

İçinizde ilk taşı günahsız atsın desek var mıdır birileri.

Herkese bir kulp takmadan yaşayamıyoruz.

De hadi biraz daha uyuyun.

Velhasıl dört yanımız it tuzağı.

Doğan Ay