‘’HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK EKREM ABİ’’, ’’YETER SÖZ MİLLETİNDİR’’

İkisi de isyan, ikisi de umuttan doğdu.
İkisi de Türk siyasetinde bütün taşları yerinden oynattı.
Umarım, geçmişte ağır aksakta olsa sözün milletin olduğu gibi, yarında her şey çok güzel olur.

Oluk oluk akan onca para, onca toplum mühendisi, onca iletişimci, onca reklamcı, onca siyasetçiye rağmen, Türk siyaset ve demokrasisine pırıl pırıl bir genç mührünü vurdu ya
Sen gerçekten büyüksün Atam!
Boşuna emanet etmemişsin ülkeyi gençlere.

Ben bir ülkücüyüm.
Ne yalan söyleyeyim çok kıskandım.

Bu koşunun, bir ülkücü genç tarafından
Bir ülkücü liderin peşinde
Bir ülkücü lidere, söylenmesini çok isterdim.

Ama olmadı. Ne yazık ki bizim gençler
Misyonunun gereğini yapmakla değil, ağabeylerini dövmekle meşguller.

Keşke en az kendileri kadar, ağabeylerinin de ülkücü olduğunu
Kafalarını kırsalar da, kalemlerini kıramayacaklarını bilselerdi.

Bütün başarılarını gençlikle kazanan bir harekette gençlerin
Mazisi şan ve şerefle dolu örnek bir idealizmden
Kör bir biata sürüklenmeleri vahim bir sapma çünkü.

Sevgili gençler! Şunu asla unutmayın ki, hiçbir dava tabandan satılmaz, bütün davalar tavandan satılır.
Sizin rol modelleriniz, size kendi pis işlerini yaptıran karanlık mihraklar değil,
Kendisini sadece bize değil, bütün dünyaya alkışlatan Aziz Sancar’lar olmalıdır.

Ne yazık ki bu ülkede gençlerin devri her zaman ağabeylerin tahakkümüyle geçer.
Sonra kendileri geldiğinde, onlarda kendilerinden sonra gelen gençlere tahakküm ederler.
Ve bu durum böyle zincirleme sürüp gider.
Yani, Türk siyasetinde gençlerin adı var, ama kendileri hiçbir zaman yoktur.

Sağcısı, solcusu, milliyetçisi, İslamcısı hepsi aynıdır.
Maalesef Kronikleşmiş bir ihtiyarlar hegemonyasıyla
Tipik bir siyasi kara delikle karşı karşıyayız.

Teneşirden başka hiçbir şeyin paklayamayacağı ihtirasları o kadar hat safhada ki
Kalk yerine çocuğun otursun dense
Kendi çocuğu için bile, koltuğu bırakmayacak kadar zıvanadan çıkmış durumdalar.
Yani, geri kalmış ülkelere has tedavisi mümkün olmayan bir koltuk hastalığı ile karşı karşıyayız.

İşin en komik yanı, bütün partiler her vesile ile ülkenin istiklal ve istikbalinin gençlerde olduğunu söylemekten de asla geri durmazlar.

Gençlik bilseydi, yaşlılık yapabilseydi demiş eskiler. Gerçekten söylendiği gibi bilseler, bilgiyle donanmış gençler için çaba sarf eder, onların o muazzam enerjilerini kaldırıp çöpe atmazlardı.
Ben kendimi bildim bileli, bu ülkenin iyi eğitim almış milyonlarca gencinin ömrü hep, bunların paşa keyfini beklemekle geçti.

Ama her şeyin sonu olduğu gibi, saltanatın da sonu geliyor demek ki.
Sonunda içlerinden biri çıkıp hepsini süpürüp çöpe attı.

İktidar, muhalefet, partililer, gazeteciler, yazarlar, çizerler, yorumcular, seçim arabaları, mitingler, toplantılar, çarşı Pazar, bütün Türkiye, hatta bütün dünya boşuna bir tek söze kilitlenmedi.

Çünkü Türk siyasetinde’’ Yeter söz milletindir’’ Sözünden sonra, bunun kadar kulaklarda çınlayan, bunun kadar konuşulan, bir başka söz olduğunu sanmıyorum.

Her ne kadar, bu yazının konusu olmayan başka saikler de olsa ki çok.
İmamoğlu’nun kişilik ve performansı, teşkilatların organizesi, ittifakın uyumu, sıkışan Türkiye ve İstanbul gerçeği, adalete hak ve hukuka susamışlık, tek adam, israf ve yoksulluğa isyan gibi, pek çok sebep olsa da, unutmayın her büyük değişimi bir kıvılcım ateşler. İşte bu gençte o kıvılcımlardan biriydi.

Ben İmamoğlu’nun yerinde olsam, bu tarih yazan genci altın madalyayla ödüllendirirdim.
Binlerce toplum mühendisine, binlerce iletişimciye rağmen hepsine açık ara fark atmak
Bu kadar güzel, bu kadar umut dolu bir yüreği taşımak, sıradan bir şey değil çünkü.
Salt seçime değil, koskocaman Türkiye demokrasisine mühür vurdu.

Sanırım artık birilerinin şapkalarını önlerine koyup uzun uzun düşünmelerinin vakti geldi.
Umarım artık Atatürk’le aralarındaki farkı anlarlar.
Demek ki genç deyip geçmemek gerekmiyormuş.

Havanda su dövüp, oturduğunuz koltuklarda boşa kuluçkaya yatacağınıza, dönünde gençlerinize bir bakın!

Sanır mısınız ki gençler, zannettiğiniz gibi hep oyunda oynaştadır.
Bilakis, her zaman ve her devirde Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştadır.

HASAN GÖMLEKSİZ 10 / Temmuz / 2019