​ İYİ Parti Türk Siyasi Tarihine hızlı bir giriş yaptı. Tıpkı benim şuan yazıya giriş hızım gibi.. MHP'deki kurultay rüzgarının yanı sıra dünyadaki artan "Kadın Profili" etkisinin de katkısıyla gündemde epeyce yer buluyor. Meral Akşener'in gerek ulusal gerekse de uluslararası basın ve organlarda kendine yer edinmesi de dolaylı olarak İYİ Parti'ye de yansıyor. Yurt gezileri, parti teşkilatı açılışları, röportajlar ülke gündeminde geniş yer bulabiliyor. 

Özgür, lider kadın profili çağdaş dünyanın trendi.. Aslına bakarsanız Türkiye bu trendin öncüsü..

Daha Cumhuriyetin ilk yıllarında 'Türk Kadınlar Birliği' adıyla bir dernek kuruldu. Halide Edip'in de içinde bulunduğu, Atatürk'ün eşi Latife Hanımın da destek verdiği bu birliğin lideri de Nezihe Muhiddin idi.

Daha sonra kadınlar siyasal haklara kavuştu, dünyanın pek çok uygar ülkesinin kadınları böyle bir hakka sahip değil iken.. (Fransa, İtalya, İsviçre, Japonya gibi)

Sadiye Hanım 1930 yılında Artvin - Kılıçkaya Belediyesi'nin ve Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanı seçildi.
Gül Esin Hanım 1933'te Aydın - Karpuzlu Köyü'nün ve Türkiye'nin ilk kadın muhtarı oldu.
Daha sonra 1935 seçimlerinde 17, 1936 ara seçimi 1 (Çankırı) olmak üzere 18 kadın meclise girdi. Kadınlarımız o gün için mecliste % 4.6 temsiliyet oranıyla yer aldılar ve bu oranın 2002 yılına kadar en yüksek oran olması da gözden kaçmamalıdır.

1936'da dünyanın çok çok ilerisinde olan, gıptayla izlenen Türkiye; milenyumda dünyanın aksi istikametinde ilerliyor. Kadının lider olamayacağı, politika üretemeyeceği tartışılıyor. Kadına halen eş, anne, aşçı gözüyle bakılıyor. Dünyayı kadın yönetiyor, demokrasiyi özümseyen ülkelerde kadın ağırlığı hızla artıyor.

Sorarım; Almanya'yı, İngiltere'yi, Norveç'i kim yönetiyor?
ABD ve Rusya Merkez Bankalarını, IMF'yi, Dünya Bankası'nı, Dünya Sağlık örgütünü kim yönetiyor?
İYİ Parti, kadınlarımıza siyaset sahnesinde hürce 'bende varım' diyebilecekleri yeni bir kulvar oluşturdu.
İYİ Parti, bence sırf bu yönüyle bile 'iyi parti'..

Ancak Türk Siyaseti klişelerin dışına çıkamadığı, beklenmedik hamlelere alışkın olmadığı için İYİ Parti üzerinde spekülasyonlar, algı operasyonları hiç eksik olmadı. Bir ara ülke gündemini İYİ Parti'nin kurucu üyeleri oluşturdu. (Örneğin, Adana eski Jandarma Bölge Komutanı Korgeneral Ali Lapanta gibi)
Önyargıları, endişeleri dışavurum hep kötüleyici, aşağılayıcı biçimde oldu İYİ Parti'ye karşı.. E ne de olsa Türkiye burası, yenilikleri sevmez. 

İYİ Parti; toplumsal birliği tesis etmek, sağ-sol, etnik veya mezhepsel ayrımları ortadan kaldırmak beyanı ile geldi. Nitekim bu beyan güzergahında ilerliyorlar mı? Evet..
İyi Parti'yi övüyor olmam İYİ Partili olduğum anlamına mı geliyor? Hayır.
Peki ya İYİ Parti'yi eleştiriyor olmam İYİ Parti'ye düşman olduğum anlamına mı geliyor? Hayır.
Ben bu ülkede güzel şeyler olsun istiyorum. Bu da gayri geleneksel, akıl dışı, samimiyetsiz olay ve kişilerle olmuyor. Ayrıca önyargılı veya holigan da değilim.
Fikir beyan etmenin, eleştirel yaklaşımın hor görüldüğü siyasi atmosferden demokratik, çağdaş ve özgürlükçü bir düzene geçmek mümkün olabilir mi?

İYİ Parti ile veya İYİ Parti'siz;

Art niyet ve menfi çıkarların, gündelik sığ tartışmaların, etnik, mezhepsel ve boş ideolojik kavgaların olmadığı, istişarenin, birliğin, toplum çıkarlarının, liyakatin, bilimin, yapısal reformların ve demokrasinin tesis edildiği, üstünlerin hukukunun değil de hukukun üstünlüğünün olduğu bir düzenden sonra başarabileceklerimizin sınırı olabilir mi?

Hayır olamaz!