Yüzü peçeli kadın polise; yüzünü ancak özel kabinde açabileceğini söyledi.

Yüzü peçe ile örtülü, sadece gözleri açıkta olan bir bayan, polis kontrolünden geçerken yüzünü açması isteniyor ancak bayanın eşi kabul etmeyerek eşinin yüzünü ancak özel bir kabinde açabileceğini söylüyor. Doğal olarak polis her zaman yaptığı gibi onlara da müdahale ederek, ısrarcı oluyor. İtişme kakışma nedeniyle kendisine darp edildiğini iddia eden beyefendi polisten şikayetçi oluyor.
...
Peki vatandaş bu cüreti nereden alıyor; elbette iktidarın bu tür cüretkarlara verdiği güvenden.
Ne demek oluyor Allah aşkına; "Eşimin yüzünü açabilmesi için özel kabin gösterin" Böyle bir talepte bulunma cür'etinin temelinde cumhuriyet değer ve kazanımlarının kaybedilmiş olduğunu, yerlerini başka değerlerin aldığını gösterir.
...
PKK, Fetö ile mücadele derken şimdi Afrin meselesi ve sınır güvenliğimiz gündemimizde; bunları niçin önemsiyor, gereğini yapıyoruz çünkü devletimizin ve milletimizin bekası için. Peki bunları ciddi risk görüyoruz da niçin peçeli yüzünü açması için özel kabin isteyen zihniyeti bu ülke ve milletin geleceği için risk olarak görmüyoruz.
...
Şimdi birileri yorum yapıp, imanımı sorgulayacaklardır ama ne demek istediğimi anlayamayacak kadar kıt akıllılar umurumda bile değil.

Kendini ihbar eden fetöcüler; bu bir taktik mi dir.
Son zamanlarda fetö'nün ilginç bir taktik geliştirdiğini düşünüyorum. Buradaki amaç elbette iyice tükenen adalete güveni tamamen ortadan kaldırmak.
...
İlk önce 11000 kişiyi mağdur etmek için "Namaz vakitleri" gibi sahte uygulamalar üzerinden telefonlarına bylock yükleyip, insanların aileleri ile birlikte en az elli bin mağdur yarattılar.
...
Serbest kalarak muhtemelen örgütün tekrar organize olmasını sağlamaya yönelik habire itirafcı fetöcüler türedi. Kesinlikle bunda bir hinoğlu hinliğin olabileceğini düşünüyorum.
...
Şimdi ise; mesela, zamanın cemaat öğrenci yurtlarında soğan, patates doğrayan ancak bir iş yerinde çalışan olmak dışında cemaat adına bir inisiyatifi olmayan zavallı gariban çalışanların, muhtemelen isimleri yine kripto fetöcüler veya içeridekiler tarafından verilerek; telefonlara yüklenen sahte bylock misali mağduriyetleri geniş bir alana yayarak fetö davalarını sulandırmayı maksimize etmek istiyorlar. Belli ki amaçları tutuklamalara mesnet teşkil eden belge ve gerekçeler üzerinde şüphe yaratıp, becerebilirlerse bu delillerin geçersiz sayılmasını sağlayarak; aynen Ergenekon, Balyoz sanıklarının aleyhine oluşturulan düzmece belgelerin hukuken geçersiz kabul edilip, serbest kalmalarına benzer şekilde ama bu sefer kendilerini ilgilendiren bir senaryo yazıyorlar.
...
Hakikaten devletin de, hukukun da işi çok zor. Buna bir de devletin yönetim zafiyeti eklenince...
En büyük hatayı da; sanırım aldatılmışlık psikolojisinin intikam alma şeklindeki tezahürleri yaptırıyor.
...
Yahu düşünebiliyormusunz; adamlardan birisi önemli bir hukukçu, hala AKP'nin önemli bir siması olarak siyasete devam ediyor. Diğeri ise yine cemaat medyasında yazmış, çalışmış önemli bir gazeteci; bir masa etrafında Fethullah Gülen ile avurtlarını şişirerek kebap yerken resimleri var. Şimdi bu adamlar serbest ama yine cemaatin öğrenci yurdunda soğan patates doğrayan insanlar tutuklu. Sizce bu işte bir gariplik yok mu Allah aşkına.
...
Lanet olsun, "Fakirliğin gözü çıksın" demiş atalarımız. İktidarın akıl hocası, siyasi godaman birisinin Fethullah Gülen'in kurduğu sofrada kebap yemişliği varken; soğan patates doğrayarak, asgari ücret karşılığı rızkının peşinde koşan bir insanın kendisini aşağılık bir terör örgütünün içinde bulmasını; kendinden mi bileceğiz, yoksa bu örgütle siyasi ikballeri için izdivaç yapıp, semirten siyaset kurumunun "Kebapçılarından" mı bileceğiz.

***

'Devletin bekası''na sığınıp, başka şeyler yapmak
Milletin sorgulamaktan imtina edip, kutsiyet atfettiği "Devletin Bekası" gibi değerlerin arkasına gizlenip, vatanseverlikleri üzerinden elini kolunu bağlayarak niyetinizin ne olduğunu anlamamıza fırsat vermeden bizleri bir macera sürüklemenize müsaade etmeyeceğiz.
...
Ne demek oluyor Sayın Bahçeli; hangi devrimi, ihtilali yaptınız ki demokrasimizde "Üçüncü dönem"e giriyoruz gibi sözler telaffuz ediyorsunuz. Siz bu ifadeyi kullanınca 15 Temmuz hain ve alçakca kalkışmanın tanımını yeniden mi yapmamız gerekiyor. Ben bu ifadelerinizden çok rahatsız oldum, hatta irkildim diyebilirim. Hangi dolapları çeviriyorsunuz da milletin dikkatinden kaçırıyorsunuz.
...
Erdoğan-Bahçeli ikilisi olarak 2001 den günümüze ilişkilerinizi, aranızda olup bitenleri ve en son "Üçüncü döneme girdik" ifadenizi analiz ettiğimizde; temsil ettiğiniz makamlara atfedilen sorumluluk ile cereyan eden olaylar ve verdiğiniz kararlar çelişkilerle dolu. Yani demem o ki ne yapmak istediğinizden emin değiliz.
"Üçüncü döneme giriyoruz" ifadesinden anlaşılan, bugünlere gelmemizin planlamasının çok eskilere dayandığıdır.


Türk milleti ümmet değil, millettir
Muhterem diyor ki; "Fetö bu ümmeti böldü"
...
Hatırlatmak isterim ki; biz ümmet falan değiliz; mensubu olmakla şeref duyduğum Türk milletiyiz. Ama şunu da biliyoruz ki; fetö denen yapıyı da ümmetçilik zihniyetinin peydahlayıp, büyütüp, pazarladığı bir gerçektir.
...
Etnik kimlikler dahi milletleşme mücadelesi verirken koskoca Türk milletini ümmetleştirme gayreti neyin nesidir. Türküm diyemiyorsan deme canım; Türklüğümü ümmete niçin dönüştürüyorsun.
Mehmet Soral

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.