Aralık da araladı kapıyı, usul usul geçip gidiyor hayatımızın içinden…

***

Tam duygusala bağlamak, kış depresyonunun etkisiyle iki melankolik kelam etmek istiyordum ki, olmadı.

Olmadı çünkü havaya giremedim.

Çünkü yine birileri çıkıp enflasyonu düşürdüklerini, yedi düvelin ülkemizi çökertmek için yaptığı ekonomik saldırıyı bertaraf ettiklerini açıkladı…

Aldı mı herkes gibi beni de bir gülme. Erkeksen depresyona girip iki melankolik cümle kur. Alt alta duygu dolu iki mısra yaz…

Geçen seferkinin tekrarı olan açıklamaya göre, geçen ay önceki aydan iyi olmuş, bu ay da geçen aydan iyiymiş, gelecek ay ise bu aydan daha iyi olacakmış.

Karnıma kramplar girmek üzere…

Tabi gülmekten, "Ula enflasyon düştüyse şu çarşı-pazardaki fiyatlar ne? Biz senin gibi her öğün çokomel mi yiyoruz burada?" diye sorabilen olmadı.

***

Biz, enflasyon avcısı cengâverlerimizin hain enflasyonu yerli ve milli matematik hesaplarıyla delik-deşik ederek indirişine gülerken, "Rusya'da sanal gerçeklik gözlüğü takılan inekler, çayırlarda otladığını sanıp süt verimini artırmış" diye bir haber aldık.

Gerçek inek, sanal gerçeklik gözlüğü, sanal çayır ve daha fazla süt…

"O da marifet mi birader; bizimkiler on yedi sene önce, seksen milyona taktıkları sanal gerçeklik gözlüğü sayesinde oy verimini yüzde ellinin üzerinde alıyor" deyip herkes gibi bastım kahkahayı…

Gülmekten Avrupa'da en çok sığırın bizde oluşu ile övünen Tarım Bakanımıza, sığır varlığımızın toplam ayak sayısını sormayı unuttuk.

Sığır varlığımıza gülmekten ağız tadıyla depresyona girip iki melankolik mısra çiziktiremedik.

***

Bari kapı kapı dolaşıp, camilerde, derneklerde propaganda yaparak kendi elleriyle oy toplayıp başına seçtiği kibir abidesi adam tarafından ceza olarak "tuvalet önünde selam nöbeti" tutturulan şoförü bahane edip kış depresyonuna girelim dedik, yine olmadı.

Olmadı, çünkü kibir abidesi sandığımız başkan yardımcısı yayınladığı savunma videosunda, komünizm ve kapitalizme karşı yeni bir ekonomik sistem geliştirdiği için "dış güçlerin" hedefinde olduğunu açıkladı. Ben de bir süredir KGB, CIA, MOSSAD, BND vs gizli örgütler beni takip etmeyi niçin bıraktı diye merak ediyordum. Meğerse daha önemli bir adamın peşine takılmışlar. Arkadaş üstelik imam hatipliymiş. Bu önemli şahsiyetle uğraşmak, kesin İsrail'in oyunudur...

Gariban şoför arada kaynadı ama biz, bu oyuna da güldük, savunmaya da güldük.

Alayına güldük…

Olayına güldük…

Sadece "üst akıl" ile değil, alt aklımızla da güldük…

***

Meşhur 120 ve 150 saatlerin ardından terör örgütü, müttefikimiz ABD ve dostumuz Rusya'nın sayesinde sınırımızdan 30 km aşağıya çekilmişti ve güya artık saldırı olmayacaktı.

Sanal gerçeklik gözlüğümüz yüzümüzle bütünleştiği için olsa gerek,aklımıza gelip de, "Peki, her gün malum bölgeden gelen şehit cenazeleri ne oluyor?" diye de soramadık…

Çünkü baştan beri gülüyorduk. Çünkü biz ölürken bile gülmesini bilen bir milletiz.

Gülerken ölür, ölürken güleriz…

Güzel ölürüz…
Güle güle ölürüz…
Güzel güzel ölürüz…

***

"Yav bi durun, gülmekten öleceğim!" demeye fırsat kalmadan, termik santral bacalarına filtre takma süresini erteleyen tuhaf yasayı TBMM'de geçiren Recep Tayyip Erdoğan ile Saray'da iptal eden Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşanan bilek güreşini izleyip meşhur, "ağa ile maraba" hikâyesini hatırladık ama gülmekten yine kimseye bir şey soramadık.

Yasayı, mecliste savunanlara güldük, medyada savunanlara güldük. İptal edildikten sonra yüzü hiç kızarmadan bu sefer iptali ve iptal edeni övenlere güldük.

Güldük, çünkü biz aynı zamanda gülerek sövebilen bir milletiz.

Kimseyi ayırmadık, termik santrallere filtre takılmamasının sadece santral ve hasta garantisi verilen hastane sahiplerinin işinde yaradığını söylediğimizde bize tepki veren, hain ilan eden bazı malum kafa seçmenlerine de güldük…

Çünkü "Yol yabdı, hastane yapdı"dan başka bir şey bilmeyen bu arkadaşlara ne kadar uğraştıysak da sevdikleri, güvendikleri, ölümüne biat ettikleri adamlar eliyle zehirlendiklerini anlatamadık…

Ama iyi güldük…

Çok iyi güldük…

Çünkü bu bağnazlık ve yüzlerine yapışmış olan sanal gerçeklik gözlüğü sebebiyle sadece onlar değil, biz de zehirleniyorduk…

Ölmeden önce gülme hakkımızı kullandık.

Köküne kadar güldük…

***

Zehirlenme sadece filtresiz baca gazlarından değildi elbet, bir habere göre, "Erdoğan'ı gördükçe âşık oluyorum diyen Ethem Sancak'ın yeğeni Murat Sancak, Sağlık Bakanlığı'nın kan ürünleri ihalesini alıp, 3 ay ömrü kalan ürünleri ithal ederek % 1800 karla satmış" idi.

Şimdi, "Eskiden doktor bulamıyorduk, ilaç bulamıyorduk, hastane kuyruğunda beklerken ölüyorduk. Akp hastane yaptı, istediğimiz kadar şurup içip hap yutuyoruz" diyenlere ne anlatabilirsiniz ki? İstediğiniz kadar, "Akp'liler sayesinde ilaçsızlıktan değil fakat fazla ve bozuk ilaçtan ölüyorsunuz. Devlete atılan kazık da cabası" deyin durun.

Sizi duymaz…

O zaman en iyisi gülüp geçmektir…

Haliyle ağız dolusu gülersiniz…

Okkalı okkalı gülersiniz…

***

Tamam, kabul; kediciklerin üstadı azamı Adnan hocamız gibi Oscar'ın nereden geldiğini anlatan güzel bir espri yapamıyorum fakat sadece, "Ula enflasyon düştüyse şu çarşı-pazardaki fiyatlar ne?" diye sormak bile hakikaten "o sıkar"lık bir soru olurdu…

O yüzden sadece güldük…

Herkese güldük, her şeye güldük…

Çünkü bize bir gülmek yakışıyor, bir de ölmek…

***

Ne diyordum;

"Aralık da araladı kapıyı, usul usul geçip gidiyor hayatımızın içinden.

Ne talihsiz memleketmiş be, kendi evladından değil çektikleri; hep el âlemin…

Ha… haa.. haaa!"


10.12.2019