Sevgili Genç Kardeşim,

bu satırları okur musun,
okursan da önemser misin bilmem. 

Açıkcası ne okuyacağını,
ne de (şimdilik) önemseyeceğini sanmıyorum. 

Ben özellikle sana hitab etmek istiyorum. 

Etrafında ‚Reis' diye adlandırdıklarına, veya o ‚Reislerin' her lafına sorgusuz sualsiz itaat eden ve böyle bir davranışı da gurur duyulacak bir halt zannedenlere değil. 
En büyük hayalleri bir gün ‚Reis' dedikleri gibi olmak isteyenlere de değil. 

Sana sitem etmeyeceğim. 
Kaç yaşındasın bilmiyorum.
Ben yine de ne demek istediğimi anlayabilmen için düz bir hesap yapayım. 

Başbuğ'umuz vefaat ettiğinde sen 1 yaşında olmuş olsan, bugün 20 yaşındasın demek. 

Eğer senin aile veya yakın çevrende bizim değer yargılarımızı samimiyetle içermiş ve benimseyen, sana yol gösterecek bir büyüğün yoksa, senin bu hareketi, bu davayı gerçek manada öğrenme, nasıl yaşandığını görme imkanın muhtemelen olmamıştır. 

20 yaşı iyi hatırlarım, insanın kanının en kaynadığı,
‚Bana kamyon çarpsa kamyon yamulur, bana bir şey olmaz' sandığı yaşlardır.

Heyecanlısın,
vatanın için, hareketin için bir şeyler yapmak istiyorsun.

Hepimiz yaşadık bunları.

Merak etme,
şimdi sana ‚ben şöyle astım, ben böyle kestim' diye anlatmayacağım.

Anlatmayacağım çünkü sanıyorum etrafın bir sürü ‚Polat Alemdar' larla doludur.
Onlar her zaman bizim olamayacağımız kadar ‚kahraman-'‚ (!), bizim olamayacağımız kadar ‚cesurlardır'(!) zaten.

Onun için ben sana onların anlatmadığı bazı şeyleri anlatayım.

Senin gururla mensubu olduğun bu dava, bu hareket var ya sevgili kardeşim;
İşte bu davanın kıvılcımları 60ların sonunda 70lerin başında üniversitelerde alevlendi.
Düşünen, sorgulayan, bir sürü yabancı terminolojinin verdiği üstünlük kompleksine kapılmadan ‚Ben birey olarak Türk'üm' diyebilen ve vatanına, milletine sahip çıkmaya hür iradeleri ile karar veren gençler bir araya gelerek o kıvılcımları her şeye rağmen hala sönmeyen bir alev haline getirdiler.

Yani demem o ki;
Emin ol, bizim fikrimizde, değer yargılarımızda Türk'ün terbiye, ahlak ve töresine aykırı düşecek bir şey asla olmaz.

Hangi ‚Reis'in' senden böyle bir davranış bekliyorsa, bil ki ya kara cahildir, şuursuzdur, ya da kendi egosunu tatmin etmek veya üç kuruşluk menfaati için gözünü kırpmadan seni harcıyordur.

Rahmetli Fırat'ı hatırla.

O ülkücülerle girdiği bir çatışmada şehit edilmedi.
O vatanına, bayrağına göz dikenlere karşı siper etti kendini…
Ve unutma, rahmetlinin ölümüne peşinden gittiklerinin cenazesine bile gelmediğini!

Dolaysıyla istersen bugün yaptıklarını, yani elini başka ülkücüye kaldırmayı,
her şeyi bir kenara bırak, bir büyüğünün, bir bayanın Bayram davetinde takındığın tavrı tekrar bir düşün.

Sana yakışıyor mu düşün,
ailene yakışıyor mu düşün,
Türklüğüne yakışıyor mu düşün…

Başta dediğim gibi, bugün seninle bu işe karışmış hiç kimseye hitap etmiyorum, çünkü biliyorum ki onlarda yaptıklarını ne bugün ne de yarın idrak edecek ahlak ve vicdan yok.

Sadece sana söylüyorum;
umuyorum ki bugün anlamasan bile yarın anlarsın…

İstemeden, anlamadan, belki iyi niyetle büyük vebal aldın.
Bununla yaşamak mecburiyetindesin.

Her kim seni bu işe soktuysa vebali tabii ki senden kat kat büyük, ama seninle onların arasında ki fark senin bugün sızlamasada yarın sızlayacak vicdana sahip olman.

Onun için senin yerinde olsam acilen tekrar yaptıklarımı düşünürüm,
bahane ve mazeret aramayla vakit kaybetmem, ve en tezinden gidip helalleşirdim.

İnan bana, her geçen günle yükün daha da ağırlaşacaktır!

Mehmet Alp

________

Not:
Konuyla alakadar bugün okuduğum bir yazıyı tavsiye ediyorum sana;
Bence muhakkak okumalısın.

...

Ülkücü Camia da sulandırılan bir değer "REİS" - tahtapod.com | Blog

Son zamanlarda köşe başı ağır abilerinin, otopark mafyalarının, Ülkücüye bir gram faydası olmamış fikir fukaralarının 'Reis' diye anıldığı bir ortamda 'Reis' bir ülkücü için nedir?