İsmini hatırlamıyorum şu an. Bir kitapta okumuştum. Kitap kendi fanusunu yaratan topluluklardan bahsediyordu.

Kısaca kitabın konusu şöyleydi: Bir kitle kendisine bir fanus yaratıyor ve kendi yarattığı fanusun içerisinde hapsoluyor. Orada yaşamaya öyle alışıyor ki, dünyayı fanusundan ibaret sanıyor.

Ben bizim ülkücülerin durumunu buna benzetiyorum. Yıllardır aynı konular, aynı cümlelerle konuşulur ve kimse bıkkınlık göstermez.

Sanırsınız Türkiye'nin tüm derdi, Ülkücülerin bölünmesi, Türkeş ve Atsız kavgası veya Atatürk Enver Paşayı sever miydi, sevmez miydi?, Abdülhamit Gök Sultan mı, Kızıl Sultan mıydı?...

Ülkücü camianın içerisinde bir ay kalın, kendi kendinize dersiniz ki "Galiba memleketin en büyük problemi bunlarmış, ben kaçırmışım." Eğer ki belli bir süre sonra siz de o bahsettiğim konuları ve benzerlerini can hıraş şekilde tartışmaya başladıysanız fanusa hapsoldunuz demektir, daha da çıkmanız zordur. (Bakın ben yıllardır uğraşıyorum, hala tam anlamıyla çıkabilmiş sayılmam)

Bana en enteresan gelense "Ülkücüler bölündü" muhabbeti. Bir tarafta "Başbuğum affet bizi" paylaşımları, diğer tarafta "MHP'li, BBP'li, İYİ Partili kardeslerim, birbirinize kötü söz söylemeyin, biz ülküdaşız" diye feryat figan edenler, diğer yandan bu paylaşımlara kondurulan ağlayan gözlü emojiler falan..! Duygular şelale!

Ülkücüler bölünmüşmüş! Yahu ben onun bütün halini de gördüm!

Bir  Allah'ın kulu da demiyor ki "Devlet Bahçeli'nin arkasında bütün olsak ne oluuuur, olmasak ne olur?"

Bölünmüşüz! Bölünmeden önce neydi ben size anlatayım:

Türkiye'de her gün olay olurdu ve koskoca bir camia Beyefendi çıkıp bir şey söylesin diye beklerdi. Bu bekleyiş bazen uzun sürüyordu. Biliyorsunuz zat-ı muhterem meşrebi gereği salıdan önce konuşmayı sevmiyor. O konuşmadan ağzını açarsan durumun sakat, çünkü ne diyeceği belli olmuyor, ters düşüp fanustan kovulabilirsin! Neyse efendim muhterem sonunda konuşur, o ne derse cemaat huşuuu içinde tekrarlar ve mevzu kapanırdı. Sadece Ozan Arif "Yahu siz ne yapıyorsunuz? Delirdiniz herhalde" der, ona da DELİLER gibi saldırılırdı!

Yalan mı? Olan bu değil miydi?

Görende sanacak ki bölünmeseydik işçiler için eylemden çıkıp, emeklilerin hakkı için yürüyüşe geçecektik!

Bence Ülkücülerin bölünmesi iyi oldu.

En azından şimdi açık açık fikrini söyleyenler var. Kimisi ise göğsünü gere gere Atatürkçülüğünü ilan etti.

....

Belki bilmeyenler şaşıracak ama ülkücülükte "Halkçılık, Toplumculuk", gibi ilkelerde var. Ben ülkücülerin içerisinde yaşamamış biri olmasam en çok yazının bu satırlarına şaşırırdım! İnsan nasıl şaşırmaz! Yıllardır ülkücülerde Halkçılığın, Toplumculuğun esamesini gördük mü? O ilkeler fanusun dışında!

O ilkeler neden fanusun dışında biliyor musunuz? O ilkeler düzeni devirip, adaletli bir sistem kurmak için milletin eline verilen taşlardır. O taşlar fırlatılırsa ilk önce fanusun camı kırılır ve herkes sudan çıkmış balığa döner.

Neyse efendim ben suyu daha fazla bulandırmayayım. Ne de olsa o su bana da lazım.

Niye mi?

Niye olsun, bu yazı hala fanusun içinden çıkamadığımın göstergesi değil mi?


Okan Kilit