DÜŞÜNCE VE FITNE

Değerlendirilmeyen düşünce yenmeyen yemekler gibidir. Hiç bir yararı yoktur. Düşünce de aynı değil mi? Dikkate alınmıyorsa düşünce neye yarar? Bir gün düşünce değer kazanırsa bilin ki slogan kaybetmiştir.

Değerlendirilmeyen düşünce bir tasa konmuş benzin gibidir. Bir taşa benzini koyun. Belli bir süre sonra benzinden eser kalmaz. Benzin hiç bir görev yapmadan uçmuştur. Oysa aynı benzini arabaya koyarsanız motoru çalıştıracak bir yakıt haline gelir ve arabayı hareket ettirir.

Düşünceler de böyledir. Değer verilmeyen düşünce açık kaptaki benzin gibi zamanla yok olur gider. Düşünce yoksa motor gücünüzü ortaya koyacak harekete geçirecek benzininiz de yok demektir.

Belki bir çoğumuzun belleği bu yüzden projeler hayaller mezarlığıdır.

Öyle ise ne yapmalı?

Çok basit düşünen insanlar arasında nifak çıkaracaksın. Düşünen beyinler birbirine düşman olacak ve sen rahat edeceksin. Son günlerde ortaya çıkan tartışmalar bu senaryonun sahnelenmeye başladığının da göstergesi.

Uzun süre düşünen insanlar sağ sol alevi sünni laik antilaik önce müslümanlık mı Türklük mü diye bölünen düşünen insan bu günlerde farklı biçimlerde düşman yapılmaya gayret ediliyor. Bu farklı metodun en bariz biçimi de siyasi partiler ve genel başkanları olarak karşımıza çıkıyor. Düşüncenin yerini biat ve slogan almaya başladı ve düşünen insanlar da arada kalmaya…

Evet "düşünen insan bu oyunlara düşmez" dediğinizi duyar gibiyim ama durum hiç de öyle olmuyor. Özellikle bizim cenahta durum tam anlamıyla vahim. Düşünen veya düşündüğünü hissettiğimiz bir çok isim bu oyunun bir parçası olmuş durumda. Sizin anlayacağınız düşünen kafalar bile birbirine düşman gibi. Bu iş için medyanın da hazır kıta beklediği düşünülürse durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılır umarım.

Küçük bir anektod ile konuyu noktalayalım:

Büyük İskender, büyük filozof Aristo'ya bir mektup yazıp sorar:
"Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?"
1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
2- Ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım?
3- Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim?
Aristo'dan cevap gelir:
1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar.
2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar.
3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.
Aristo, çözüm olarak şu tavsiyede bulunur:
İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın!

Kavga edenler belli hakem de önceden ayarlanmış. Medya hazır. Geriye ne kaldı?

Muhabbetle efendim…

Doğan Ay