25 yıllık siyasi hayatında son 3 yıldaki yaşadıkları öyle zannediyorum ki bi ömre bedel... 

İçişleri Bakanlığı görevine gelir gelmez önce Susurluk Kazası ile uğraşmak zorunda kaldı... Selefi Ağar, töhmet altındaydı, devlet töhmet altındaydı. Neler yaşandı elbet bilemeyiz... Bu hadise sürerken meczup bir sözde tarikat liderinin skandalı patladı... Hatırlayın 28 Şubat evvelini... Devlet icerisindeki yapilanmayi ifsa ettigi icin neredeyse vatan hainliği ile itham edilme noktasına getirdiler onu... Meşru hükümetin Içişleri Bakanına böyle bi ithamda bulunuldu... Kendisini çirkin bi ima ile tehdit eden "sözde" komutana, Kazıklı Voyvoda da eşcinseldi diyen kadın o... 

Hepitopu 8 ay civarı bakanlık yapabilen kadına neredeyse soykırım yaptığı iftirası atıldı. Geçenlerde kendisi de söylemişti. Mecliste kurulan faili meçhulleri araştırma komisyonuna bırakın ifadesine başvurulmasını, devlet nezdinde itham edilmesini "bilgisine başvurmak suretiyle" komisyona davet bile edilmedi... 

Yine içişleri bakanıyken 97 Mart veya Nisanında bi genelge yayınladı. Bu genelgeyle devlet nezdinde tarikatlarla da mücadele başlatmıştı... Öyle ki genelgede bir tanım dikkat çekiciydi... KÖKÜ İÇERDE BAŞI DIŞARDA... 2002de akp geldi... 2006 idi herhalde o genelge kalktı gitti... 

12 eylül referandumuna gidilen süreçte tecrübe ve bilgilerini iktidar yöneticileriyle paylaşmak ve ikaz etmek üzre ziyaret etti... Kaale almadılar... 

Sonra Türk Silahlı Kuvvetlerine Ergenekon ve Balyoz kumpaslari kuruldu... Hatırlayın; dönemin Başbakanı davanın savcısı olduğunu ayan beyan söyledi... Sonra yıllar geçti, TUTSAK ettikleri tüm şerefli komutanlarımızdan ALDATILDIK diyerek özür dilendi... O, o dönemde önce Ergenekoncu olmakla sonra BALYOZCU olmakla itham edildi... Yine ne gariptir ki; bilgisine başvurmaya yeltenen bi resmi kurum olmadı... Ama olsun Ergenekoncuydu, işte o kadar... 

Açılım süreci başlatıldı... Tarafları yanlış olmakla beraber aslında doğru da bi hamle idi... Ancak usülde hata vardı, itiraz etti... "Böyle olmaz, teröristle mücadele olur, müzakere olmaz" diyerek kamuoyunda bütün tecrübelerini herkesle, hepimizle paylaştı... Yine kaale almadılar... 

7 Haziran seçimlerinde namusuna alçakca dil uzattılar, sade sırtını sıvazladılar; ama hukukun işlemesine engel oldular... O hakkını aradı; ama hukuk ona hakkını vermedi dava düştü... 

Kendisini tanıyan biri olarak "daha ne gelebilir ki başına" diye düşünürken 1 Kasım seçimlerinden sonra çok daha başka şeyler yaşandı... Partisine KURULTAY çağrısı yaptı ve adaylığını ilan etti... Kendime sorduğum sorunun da cevabını almış oldum... 1 yaşındaki torunundan sülalesine, kocasına, oğluna ya hu insanın vicdanına sığmayan alçaklıktan daha aşağı bi şekilde saldırdılar...

Biter miydi? Elbette bitmezdi... Hem vatanını çok seven, vatanı için elini taşın altına koymaktan imtina etmeyen insanların çilesi bitmemeliydi elbette, bitmedi de... Rüzgar ondan yana eserken, bütün bunların yanında zerresini anlattığıma emin olun yukarıda saydıklarımdan başka kimbilir nelerle boğuşuyorken ve o dimdik durabilmeyi başarmışken birden bire ​DARBECİ olmak ithamıyla karşı karşıya kaldı... Peki o, darbeci miydi? Elbette değildi; ama o alçakların, alçakça devletimize musallat olduğu gece tüm muktedirlerin saklandığı gece herkes okları bi anda onun üzerine çevirmişti... Herkes ama... O niçin tankların üzerine çıkmadı sorusu günlerce tartışıldı televizyon programlarında... Devletin en tepesindeki adamlardan biri gökyüzünde miraca çıkıyordu, diğeri ise bir tünelde saklanmış bir örümcek onu adeta ağlarını örerek gizlemişti... Gerçekten çok enteresan gelmiyor mu size de?

15 Temmuz darbe girişimi gecesinden bu ana kadar hep ithamlarda bulunuldu... Kolay da değildi... Öyle "madem ki lider, katlanacak o kadar" denilecek kadar da vicdanların karartıldığı bir dönemece daha girmişti O... Sonra parti kurdu... İthamlar aynı kalsa da dozu artıyordu... Enteresan bi başka şey de bu feci ve alçak hadise ile ilgili de bilgisine başvurulmamıştı... Sade iddia, itham ve isnatlar havada uçtu, uçuyor... Oysa ki iddia, itham ve isnat da değildi... Düpedüz İFTİRA... öYLECE KALDI... Onun tabiriyle de 3 senedir de şerefsiz şerefsiz dolaşıyorlar uluorta...

Hepsine göğsünü siper eden kadın... 
Baş eğmeyen kadın... 
Siyaseten uzun yıllar ayakta kalmayı başaran kadın...
Hakkını, hakkımı, hakkınızı ya hu hakkınızı arayan ve savunan kadın...
Korkusuz, mert kadın...
En önemlisi de vatanına aşık bi kadın...
Öyleydi gerçekten... Adeta bir süper kahraman... Bizim jenerasyonun ve sonrasındakilerin idolü olan kadın... Hep bişeyler yüklendi ona... Hep bir akıl verme hali döndü dolandı etrafında... Talepler, beklentiler... Hep bişeyler istendi... Ve verdikçe hep daha fazlası... Dur dediği vakit de vefasızlıkla, yalancılıkla itham edildi...

Ömrü hayatında pek çok kere vefasızlığa uğramış olduğunu düşünüyorum onun... Ama böylesini kendisi bile herhalde tahmin etmemiştir...

İşte o süper kahramanın bir insan olduğunu, hislerinin olduğunu bir kenarı koyup, adeta bir robotmuşçasına muamele etmekten hiçbiriniz​ utanmıyor musunuz? Ya da utanmadınız mı? 3 senedir gece gündüz, evde yolda, kurduğunuz partinin binasında miting alanlarında beraber yol yürüdüğünüz kadına herşeyden arınıp; bütün vasıflarınızdan, taleplerinizden, nefislerinizden sıyrılıp, ya hu abla nasılsın diye sormadığınız kadına bugün yaptıklarınızı hiçbir vicdan kabul edemez, etmemelidir... Samimi olanları tenzih ederek, istifa etmesinin üzerinden 24 saat geçmesini bekledikten sonra, geri alması için yalvaranları da gördükçe benim cidden midem bulanıyor... Kimden bahsettiğimi de okuyan herkes anlamıştır artık herhalde...

Zaman zaman iletişim kurabilip, görüştüğüm ve tanıyor oluşum bir kenarı; 15 yıl eski partimden milletvekilim olan, Meclis Başkanvekilliğini yapan ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de siyasetten bağımsız desteklediğim kişi olan; dolayısıyla seçmeni olduğum Meral Akşener'den geri dönmemesini istiyorum... Zira uğradığı en hafif tabirle bunca vefasızlığın onu artık yıpratmasını istemiyorum... Çünkü o, vefanın vücud bulmuş haliyken, istisnaymış da aslında vefa, gerçekten Istanbul'da bir semt imiş vefa duyduklarının nazarında... O onlara kıyamadı; ama onlar onu kıyma makinesinden geçirdi... 

Bahsettiğin güzel hayallerin vardı, toplum adına, gençler için, kadınlar için... Hadi ana, onları gerçekleştirelim, partileri onların olsun...