1974 yılında doğmuşum Kıbrıs Barış Harekatından tam 23 gün öncesi...

Türk ve müslüman bir ailenin İstanbul'da doğmuş en büyük evladı olarak devletimi, bayrağımı, marşımı, askerimi, polisimi, dinimi, camimi, imamımı sevmem öğretildi.

Cuma okul kapanırken o beyaz yakalı kapkara önlükler içerisinde küçücük bir çocuk olarak bayrağım gönderden indirilirken hep ağlardım. Hazin gelirdi Türk bayrağının göklerden, yeryüzüne inmesi.

Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuğcu, Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa, Halide Edip okumalarım... Yarı melankolik bir Türk ve millet sevdasının pekişmesi.

Tercüman gazetesinden pehlivan tefrikalarını takibim. Çolak Müminin kahramanlıklarıyla coşarken, Koca Yusuf'un dramıyla ağlamalarım...

Vatanım, milletim, dinim, ailem, devletim...
Arif Nihat Asya'nın ifadesiyle ay yıldızlı bayrağımda simgelenmiş Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim idi.

Fatih'de, Yavuz'da, Bilge Kağan'da, Atatürk'de hepsi benimdi... Türk'den hain çıkmaz der Vahdettin bile benimdi.

Yokluklar içinde dahi yedi düvelle savaşmış, helal süt emmişlerin memleketiydi burası. Esareti asla kabul etmeyen ruhu bozkurtların yurduydu burası.

Ben hanefiydim, itikaden maturidi bunu biliyordum ama kimseye sormazdım dinin nedir diye? Annemin, babamın hiç bu soruyu sorduğunu görmemiştim çünkü. Apartmanımızda 3 gayri müslim aile yaşıyordu. Annem evde yoksa onlara girip yemek yiyorduk. Arkadaştık biz amasız, fakatsız... Aynı bayrağın koruması altında insanlardık.

80'lerin ortasında PKK terörü ortay çıktı. O zamanın Başbakanı bunlar bir avuç eşkiya demişti, yanlış teşhis (kasıtlı veya masumane) koydular ve neredeyse 33 yıl geçti. Terör katlanarak büyüdü... Dağları titretir zannettiğim devletim aciz kaldı. Devlet sandığım şey, En son Oslo'da pazarlık masalarında görülmüş. Utandım....

90'larda reşit olmamla birlikte önce şu baş örtüsü meselesi denilen iğrenç ötesi zulüm başladı. Sana ne ulan dedim rektör parçası dümbük benim anamın, ablalarımın başörtüsünden... Derken müslümanlığıma zulme ait oldu devletim. 28 Şubat filan derken bu devlet benim demeye utandım...

2000'li yıllarda AKP, iktidara geldi, bir umut herkes barışacağız devletle filan derken, bir siyasi islamcı sınıf FETÖ'cüsü, Erdoğan'cısı, şucu, bucusuyla peydah oldu. Türk milletine ağza alınmayacak hakaretler... Atatürk'e inanılmaz nankörlükler, kendilerini peygamber bizleri ümmet sanmalar. Bu devlet Türk'dür demeye utandım...

Dün oğlunu kareli gömlek ve deri ceketle uğurlarken fotoğraf çektirmiş babanın, bugün aynı kıyafetle Suriye'deki oğlunun şehadet haberini aldığı bakışından utandım.

Çocuk ruhumla saf, tertemiz duygularla sevdiğim DEVLETİMLE yeniden barışmam lazım. Bu devlet benim diyerek gururlanmalıyım... Uzun zamandır seninle gururlanmadım devletim.