İzmir depreminde iyi taraflarımızı gördük.
Dayanışmada, yardımlaşmada, fedâkârlıkta, acıları ve sevinçleri paylaşmada iyi örnekler verdik.
Benim milletime olan inancım, güvencim, sevincim, övüncüm tazelendi.
Biz felaket anında böyleyiz, bir çok örnekten biliyoruz.

Fakat...
İş bu felakete uğramamakta.
Önceden tedbir almakta.
Tedbir almayanı uyarmakta.
Doğruyu yanlışı ayırmakta.
İmar Affı gibi açık katilliklere düğüne gider gibi katılmamakta.
Yanlış yapanı cezalandırmakta.
Devlet ve toplum hayatı ancak böyle yürür.

İzmir depreminden alacağımız dersler çok.
Bunları konuşmaya devam edeceğiz.
Biri var ki belki işin esasıdır.

Siyasilerin tutumu belirleyicidir.
İktidarın ve muhalefetin konuşmalarını bu açıdan değerlendirmek lazımdır.
Biri iş başında sanki hiç kabahati yokmuş gibi birilerini suçluyor.
Diğeri, mektep çocuğu gibi "Böyle diyemezsin!" diye parmak kaldırıyor.
Buradan bir ümit var mı derseniz, var diyemem. 

Tayyip Bey'in ve yardımcısının sözleri bu depremde kan donduracak kadar ağır ve acıdır.
Örneği onlardan vereceğim.
Yardımcı, bir yaşlı depremzedenin istek ve şikayeti üzerine savunmaya geçti.
Garip vatandaşı muhalefet gibi görüp politik nutukla saldırdı.
"1999'u hatırla" dedi.
"İki gün devlet ne olduğunu anlayamadı, şimdi öyle mi?"
Vatandaş şaşkın şaşkın dinledi.
"Ben ne diyorum, bu adam ne diyor?" der gibi dinledi.

Bu zat 17 binada ve iki sokaktaki bir deprem felaketini, bir kaç şehirdeki 38 000 binanın yıkılışıyla kıyaslamaya kalktı.
Üstelik politika meydanında, kürsüde değil, depremin içinde.
Şimdi o zata söyleme zamanıdır:
"Efendi, Allah korusun, başımızda siz varken, şimdi o deprem olsa değil iki gün on iki gün tam ne olduğunu anlayamayız."
21 yıl önceki bir depremin verdiği tecrübeye rağmen, yapılacakları yapmayan sizin, sizden öncekilerin, iktidarların-muhalefetlerin ancak utanmaları ve suçlarını kabul ederek özür dilemeleri beklenir.
Hepimiz bu durumdayız.
Özellikle suçun %90'ını üzerinde taşıyan yönetenlerimiz.

Daha yardımcının bu sözünün şaşkınlığı geçmeden Tayyip Bey konuştu.
"1939 depreminde 33.000 kişi ebediyete intikal etti ve Chp sözcüsünün dedesi de İç İşleri Bakanıydı."
Allah Allah!
Donup kaldık.
Bu da nereden çıktı?
Hedef saptırma alışkanlığı tamam da bu da ne?

Bu sözü, depremi konuşurken güya savunmak için ben yazsam toplum içine çıkamam.
Medyada, halk içinde topa tutarlar ve haklıdırlar.
Ben söylersem bu kadar ölçüsüz, hatta feci bir söz iken...
Cumhurbaşkanı söylediyse.. vah.. eyvah!!!

Bu memlekette neyi nasıl konuşabileceğiz, demez misiniz?