​ Türkmenistan televizyonunda izlemiştim. Yüzlerce aksakallı adam ayağa kalkıp devlet başkanı olacak diktatörü alkışlıyorlardı. Türk kültüründe aksakallı yaşlılar bilgelikle özdeşleştirildiğinden bir diktatöre yönelik bu abartılı sevgi gösterisine anlam verememiştim. Sonradan öğrendim. Meğer bu yaşlıların hepsi devlet memuruymuş ve görevleri de sadece diktatörü dakikalarca ayakta alkışlamaktan ibaretmiş. Yüzlerce aksakallı ihtiyar adamı bu halde görünce insana dair derin bir hüzne ve umutsuzluğa savrulmadan edemiyorsunuz. 

​Nerede bir yaşlı görsem kitaplarda bulamayacağım damıtılmış saf bir bilgelikle karşılaşacağıma dair anlamsız bir umut beslerim içimde. Birkaç yıl önce Karadeniz'de köyümüzün yaşlılarının muhtarın evi önünde toplanıp sohbet ettiklerini görünce gidip yanlarında oturmuştum. Yaklaşık bir saat boyunca sessizce dinlediğim konuşmaların içeriği beni dehşete düşürmeye yetmişti. Aralarında aksakallı hacı hoca tiplerin de olduğu bu yaşlı başlı adamların muhabbet konuları resmen magazin programları kadar pespaye ve insanlık adına utanç vericiydi.Emekli maaşlarının bir diğerinden yüksekliğiyle ve mal varlıklarıyla övünmelerden tutun çocuklarının kendi yaşlarındaki komşularına ana avrat sövmesini gururla anlatmaya kadar rezilliğin bini bir paraydı. İnsanlık ve hayat adına onca konuşma arasında edinebileceğim tek bir hikmet dolu cümleye şahit olmadığım için izin isteyip sessizce ayrılmıştım aralarından.

Oysa gerek Türk kültür kodlarında gerekse insanlığın ortak arketiplerine baktığımızda aksakallı yaşlı erkekler anlam dairesi olarak bilgeliğe tekabül eder. Bilgi, tecrübe, kavrayış gücü, düşüncede derinlik, zekâ, sezgi yanında aksakallı kişi ahlaki olgunluk, yardımseverlik, anlayışlılık ve faziletli olmakla da eş anlamlıdır. Aksakallı, içinde yaşadığı toplumun ahlaki evrimini temsil eder ve bu yönde gençlere telkinlerde bulunur. Edebi eserlerde ve insanlığın ortak mitolojisinde çıkmaza giren genç kahramanlara yol gösteren arketipler genelde aksakallı yaşlı bilge kişilerdir. Gençliğin enerjik, heyecanlı ancak bulanık zihin dünyasında kurtuluş yolunu kahramana gösteren hikmet sahibi aksakallı bazen işe yarar bir fikir, bazen ahlaki bir önerme bazen de zorluklar karşısında güç veren, motivasyon kaynağı kişidir.

Türk kültüründe Dede korkut bu arketipe en somut örnektir. Aksakallı Korkut Ata Türk töresini, geleneklerini bilen ve toplumu bu yönde aydınlatan bilge bir ozandır. Seyhun ve Ceyhun havzasında yaşayan İslam öncesi Türk toplumlarında hikmet sahibi bir Şaman olarak bilinirken islamla birlikte artık hikmet sahibi, evliya bir karaktere bürünmüştür.

Korkut Ata özelinde olduğu gibi Türk kültüründe bazı yerlerde "göksakallı" olarak da anılan aksakallı yaşlı kişi iyicil özelliklere sahip, muhtaçlara yardıma koşan bilge birisidir. Bu yüzden islamiyetle birlikte Hızır Peygaber ile özdeşleşmiş bir arketiptir. Beyaz bir at üstünde en dar anınızda gelir ve size yardım edip doğa üstü şekilde kaybolur. Hülasa yaşlı adam dünyanın geri kalan toplumlarına benzer şekilde Türk kültür havzasında hikmet sahibi bilge kişi olarak resmedilen kişidir.

Oysa gerek yukarıda alıntıladığım Türkmen aksakallılar gerekse içinde büyüdüğüm Anadolu coğrafyasında gördüğümüz aksakallı yaşlı insan tipi edebiyatta sanatta mitolojide ve masallarımızda gördüğümüz aksakallı arketipiyle tamamen zıt bir görüntü arz ediyor. Tamamen çıkarcı, bağnaz, huysuz, cahil ve yobaz olarak nitelendirilebilecek bu yeni arketipin karakteristik özelliğini taşıyan kişi Nasreddin Hocadır. O kimi zaman parası olmadan düdük isteyen çocuğa rest çeken bir kapitalist, göle maya çalan gerçeklikten kopuk bir hayalperest, testiyi kırmadan önce çocuğuna kırmasın diye önleyici dayak atan bir sadist, kuyudaki ayın yansımasını görüp onu kuyudan çıkartmaya çalışan bir aptal, hasta eşi için kırk yıllık sirke isteyeni geri çeviren bir bencil, her sözü ve davranışıyla çıkarcı, tipik bir şark kurnazıdır. Bu hikaye ve fıkraların büyük kısmı Nasreddin hocaya atfedilmiş olabilir. Ancak öyle bile olsa bu hikayeler üzerinden Nasreddin Hoca karakterinin Türk dünyasında ululanması her açıdan bir çürüme hikayesidir.

Ne yazık ki çıkarı için her renge bürünen bu yaşlı insan profilini siyasi hayatımızda da görüyoruz. Bilge diye öne çıkan yaşını başını almış kişilerin Türk kültür kodlarına uygun yaşlı adam niteliklerine sahip olmadığını, gençler nezdinde saygıya namzet bir duruş sergileyemedikleri için toplumsal çürümeye katkıda bulunduklarını görüyoruz. Gençlere örnek olmak ve yol göstermek yerine gençlerin zor durumlarda klavuz alacağı değerlerin içini boşaltarak onları yönsüz yurtsuz bırakan bu siyasiler Türk varlığının en büyük tehdidi haline gelmiştir.

Oysa Korkut atanın anlatılarındaki aklın, savaşçılığın ve kahramanlığın vücut bulduğu Mustafa Kemal Atatürk gibi değerlerimiz var. Buna rağmen ne yazık ki Türk siyasi ve sosyal hayatı Korkut atanın anlatılarında ve Mustafa Kemalin şahsında billurlaşan değerlerin bir kenara itildiği bir dönemi yaşıyor.Meşhur Nasreddin Hoca fıkrasında anlatıldığı gibi saz çalmasını bilmeden sazı eline alan hocanın içi boş cüretkarlığının baş tacı edildiği, her türlü melanete tahammülün üstdeğer olarak satıldığı, şuursuz köksüz bir dönemi yaşıyoruz.

Bir Türk atasözü zaman ancak armutları olgunlaştırır, der. Tüm hayatını ilkesiz boş beleş yaşamış adamların yaşlılıklarında bir bilgelik aramanın anlamı yoktur. Gençler bu dejenere yaşlılardan umudu kesmeli ve Mustafa Kemalin Cumhuriyeti neden kendilerine emanet ettiğinin ayırdına varmalıdır. Bu, bin yıllar öncesinden titreyip kendimize dönmemizi isteyen Bilge Kağanın da emridir.