Bir darbe olursa ne olur?

12 Eylül 1980

Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi.
Siyasi partiler yasaklandı.
1970 sonrası değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı.
Sıkıyönetim başladı.
Sıkıyönetimde kanunlar Meclis, yani millet tarafından yapılmadı.
Kenan Evren ve Kenan Evren'in emri altında paşalar kararnamelerle ülkeye hükmettiler.
Bir sağdan astılar, bir soldan.
Tüm güç onlardaydı. Kimse dur diyemedi.
Darbeyi yapanlar cezalandırılmadılar. Kenan Evren bu milletin mahkemesine hesap vermeden, bir gün hapis yatmadan öldü.

15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi (Allah esirgedi) başarılı olsaydı ne olacaktı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedilecekti.
Siyasi partiler yasaklanacaktı.
1982 Anayasası uygulamadan kaldırılacaktı.
Sıkıyönetim başlayacaktı.
Sıkıyönetimde kanunları Meclis, yani millet tarafından yapılmayacak, Fetöcü hainler kararnameyle vatana hükmedeceklerdi.
Adil davranacaklar mıydı?
Hiç sanmıyorum. Gördük Ergenekon'da Balyoz'da iftiralara dayanan 'adaletlerini(!)'.
Hesap verirler miydi?
Allah bilir.
Şükürler olsun başarılı olamadılar.

Dediğim gibi, Allah korudu, ve millet tankların önüne yattı, sokağa çıktı, yaralandı, canını verdi, demokrasisine sahip çıktı!

Şimdi bizden karar vermemizi istiyorlar.
Hem önümüze seçenek koyuyorlar, hemde seçeneklerden işlerine gelmeyeni tercih edecek olanlara hainliği, vatana ihaneti, teröristliği yakıştırıyorlar.
Neden?

Onların istediği seçeneği tercih edersek ne olacak?

Meclis lağvedilmeyecek (şimdilik) lakin Meclis'in (yani milletin vekilleri, yani millet) Yürütmeyi denetleme imkanları ortadan kaldırılacak.
İnanmazsanız Anayasanın 98. Maddesinde ki değişikliklere bakın. Meclis'in Cumhurbaşkanına 'soru sorma' yetkisi yok!

Meclis lağvedilmeyecek desem de, yeni Anayasa Değişikliği'ne göre Partili Cumhurbaşkanı Meclis'i feshetme yetkisine sahip olacak. (104. ve 116. maddelerde yapılmak istenen değişiklikler).
Siyasi partiler yasaklanmayacak… Ama ikisi hariç varlıklarına da gerek kalmayacak.
Bunu ben demiyorum. AKP milletvekili ve anayasa profesörü Burhan Kuzu diyor: 'Bundan sonra 2 parti olacak biri AKP biri CHP'.
Gerçi MHP'nin mevcut Genelbaşkanı sayesinde zaten fiilen bu durumun en geç Yenikapı'dan beri gerçekleştiğine ve geçen salıdan (7 Şubat) beri artık resmileştiğine şahit olduk.

Ve gelelim 'kararnamelere'...
Partili Cumhurbaşkanı kararname yetkisine sahip olacak. Eskiden buna ferman derlerdi.
Tabi bunların kanunlar doğrultusunda olması şartı konulmuş gibi görünüyor, ama Meclis'te çoğunluğun Cumhurbaşkanı'nın partisinden olacağını ve gerekirse Cumhurbaşkanı'nın Meclis'i feshetme yetkisine sahip olduğunu düşündüğümüzde, bir kişiye nasıl bir güç verildiğini anlamak zor değil!

Peki partili Cumhurbaşkanı gerekirse adalete hesap verecek mi?
105. Madde de yapılan değişikliğe göre ancak 400 milletvekilinin kararıyla Yüce Divan'a çıkabiliyor.
Tabi bundan önce Meclis'i feshetmeze.
Velev ki feshetmedi,...
Yargı kime bağlı?
159. Madde'de yapılmak istenen değişikliğe bakarsanız görürsünüz!...
Ve işin ilginç yanı…
400 Milletvekili şartı görev süresi bitmiş olan Cumhurbaşkanı için de geçerli!

Bütün bunları neden yazıyorum biliyor musunuz?
Biz millet olarak 12 Eylül'ün getirdiği zulüm ve adaletsizliğin travmasını hala atlatabilmiş değiliz.
Belki de bu travmanın şuur altı etkisi ile daha bir kaç ay evvel sokaklara çıkıldı, tankların önüne yatıldı, demokrasi nöbetleri tutuldu…

Ya şimdi?
Gerçekten bütün bu ızdırabları çekip, canla, kanla savunulan demokrasi ve hukuku kendi ellerinizle teslim mi edeceksiniz?
Gerçekten aynı makamın kanun çıkarma, çıkardığı kanun doğrultusunda suçlama, yargılama ve ceza kesme yetkisine sahip olmasını mı sağlayacaksınız?
Belki 'Cumhurbaşkanımız adaletsizlik yapmaz.' diyebilirsiniz.
Diyelim ki öyle…
Bir sonraki Cumhurbaşkanının kim olacağına dair garanti verebilir misiniz?

Söz konusu bir parti seçimi değil.
Söz konusu kimin Partili Cumhurbaşkanı olacağı da değil.
Söz konusu vatanımızın geleceği!

Onun için, iyi düşünün.
Zira gönüllü vazgeçtiğiniz hiç bir hürriyeti, kan dökmeden geri alamazsınız!