Cambaz'ın değişik anlamı vardır. At üstünde, tel üstünde gösteri yapanlara da hayvan pazarlarındaki pazarlıkçılara da cambaz denir.

Cambazın biri, eşeğini yularından çekip pazara gelmiş, başka bir cambaz yanaşmış:

''Kaça bu eşek?''

''Bin lira!''

''Aldım gitti, ver elini helalleşelim!''

Birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış:

''Yahu görmüyor musun? bu eşek topal, onun için ucuza veriyor"

''O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış, topal sanıp ucuza elden çıkarmağa bakıyor!''

Eşeği satana koşmuşlar:

''Yahu eşek topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış!''

Satıcı gülmüş:

''Eşek topal olmasına topal da, öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben koydum!''

Alıcıya koşmuşlar:

''Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. Seni de kandırdı, parayı aldı!''

Alıcı dövünmeğe başlamış:

''Vay namussuz; eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı!''

Siyasi hayatımız böyle bir keşmekeş içerisinde. Belirsiz ve güvensiz. Söz farklı, niyet düşünce farklı, eylem farklı.

Herkes kendi açısından bakıyor olaylara. Herkes için sadece kendi söyledikleri doğru.

Herkes için sadece kendi partisinin genel başkanı kurtarıcı.

Yani kimse yoğurdum ekşi demiyor.

Modern putçuluk oynuyor insanlar.

Bu hastalıklı partizan anlayış maalesef adının önüne milliyetçi ülkücü sıfatı ekleyenlerde daha fazla. Bu cenah adeta kazanmak için her şey mübah anlayışına kilitlenmiş. Yeter ki kazanalım. Kiminle nasıl olursa olsun. Yani yeni cambazlar sahneyi aldı.

Halbuki bizim cambaz siyasetçiye değil Türk olabilen Türk gibi düşünebilen siyasetçiye ihtiyacımız var. 

Herkesin siyasi duruşuna bir şey diyemeyiz elbette. Yalnız cambazlığa da susmak bize göre değil.

Doğan Ay