Bahar mevsimi, toprak içinde iki tohum yan yana yatıyorlardı. Buğday tohumu yanındaki yulaf tohumuna seslendi: 
– Ben köklerimi toprağın derinliklerine salmak, filizimi toprağın üstüne uzatmak istiyorum. Baharın müjdecisi olmak, ileride tomurcuklar açmak ve güneşin sıcaklığını yapraklarım üzerinde hissetmek istiyorum. Rüzgar yavrusunun başını okşayan baba gibi okşasın istiyorum. 

Yulaf tohumu korkulu bir sesle:
– Ben korkuyorum. Köklerimi salarsam kurtlar kemirmeye kalkar, filizlerimi toprağın üstüne gönderirsem belki de kuzular beni bekler. En iyisi uygun zamanı beklemek. Hem burada sırtüstü yatmak, bana çok zevkli görünüyor. Elimi sıcak sudan soğuk suya sokmak, yeni bir maceraya sürüklenmek istemiyorum. 

Buğday tohumu:
– Yeteneklerimi geliştirmek, başarmak, özgürce gökyüzünü seyretmek istiyorum. Tembellik, miskinlik bana göre değil. 

Buğday tohumu, arkadaşıyla yollarını ayırdı. Köklerini toprağın derinliklerine saldı. Filizlerini toprağın üstüne uzattı. Filizleri kısa sürede yaprağa dönüştü. Her sabah güneşle selamlaşmak, kuş sesleriyle tanışmak, rüzgarın kıllarında sallanmak hoşuna gidiyordu. Muhteşem bir duyguydu. İyi ki yerinden fırlamış çalışmış ve köklerini salmayı başarmıştı. 

Yulaf tohumu, uygun zamanı bekliyordu. Tembel tembel yatmakta denebilir. O sırada baharın gelmesiyle toprağı eşeleyen tavuk,gagasıyla yulaf tohumunu buldu ve bir lokmada yutuverdi. Yulaf olmayı göze alamayan tohum gübre oldu. 

Gerçek hayatımızda bu hikayelerin aynısını pek çok defa bizzat yaşamış veya çevrenizde görmüşsünüzdür. Sizin seçiminiz hangisi? 

Buğday olup özgürlüğün, güneşin, rüzgarın, hayatın tadını çıkarmak mı yulaf olup gübre olmak mı? 

Türk milliyetçileri de bir karar vermek zorundalar.
Buğday gibi özgürlük mü yulaf gibi tavuğa yem olmak mı tercihiniz? 

O muhteşem maziyi yeniden canlandırıp kokuşmuş düzene baş kaldırmak mı yoksa kokuşmuş düzenin bir parçası olmak mı isteğiniz?
Buyurun karar verin. 

Bu düzenin değişmesi gerçek anlamda Türk milliyetçileri ile mümkün bunun başka çaresi yok. Yükü ağır Türkçülerin ağır olduğu kadar da sorumluluk yüklü omuzlarında. Kör particilik anlayışını bir kenara koyarak yeniden doğmanın yolları bulunmalı. 

Peki biz ne yapıyoruz?
Birileri "cambaza bak" diyor hep beraber oraya odaklanıyoruz. Günlük sıradan basit konular gündemimizi dolduruyor.
Sen ben kavgası ile vakit geçiriyoruz. TÜRKÇÜ DÜŞÜNCE aksiyoner olmalı ki hedefe ulaşsın.
Aksi taktirde daha çok bu suyun kenarında bekleriz.

Muhabbetle kalın efendim. 

Doğan AY