Türkiyemizin şirin bir kasabası diye başlardı ya bazı hikayeler benim bu günkü hikayem de öyle. 

Vaktimizi harcamadan hikayeme geçeyim.

Bu şirin küçük kasabada bundan 10 yıl önce maden aramaları yapılmış ve cevher bulunmuş. Çok büyük cevher varmış. Bakır cevheri. Burada devlet maden sahasını X firmasına kiralamış, firma geldi fabrikasini kurdu, cevheri çıkarmaya işlemeye başladı. Halen faaliyetine devam ediyor.

Gel zaman git zaman bu korona hastalığı nedeniyle önceki hafta işçilerine firma test yaptırmış. Sonra da fabrika yöneticisi bir mesaj not yayınlamış. Notuda  aman dikkatli olun kurallara uyun yoksa bu testi çok yaptırırız mealinde imiş, bu mesajı da ilçemizin tek gazetecisi fesbuktan yayınlamış haber diyerek. Olay bundan sonra gelişmiş. Fabrika yöneticisi bu habere sinirlenmiş hemen Anadolu ajansı aranmış haber kaldırtılmaya çalışılmış, gazetecinin lisansı alınmakta tehdit edilmiş ve bu gün gaceteci mesleği bıraktığını ilan etti.

Şimdi hikaye bu ya bir tane şirketimiz istedi diye 30 yıllık gazeteci ve ilçenin tek gazetecisi mesleği bırakıyor.

Memleketin çivisi çıkmış derler ya tam öyle.

Acaba bu dönen dolaplardan kaymakamın valinin haberi var mıdır. Sokaklarda kasıla kasıla gezerler.

Burada Anadolu ajansı normalde haber değeri olan şeyde şirketin baskısını kale bile almamalıydı. 

Şirket bu cüreti kendine bulamamalıydı.

Hadi bunlar oldu bu gazetecinin arkasında ilçe siyasileri durmalıydı.

Terazi bozuk olunca insanlar da ne yapacağını şaşırıyor, neyin doğru neyin yanlış olduğunu tartamıyor doğrusunu bulamıyor malesef.