Uluslar geleceğin temelini sağlam bir yapı üzerine kurmak isterler. Böylesine sağlam bir yapı sağlıklı ve milli bir nesille olur.

Çok doğru olanı bu milli ve sağlıklı nesil, aile ve okul işbirliği ile çocuk yaştaki kuşaklara verilecek şuur ile olur.
Bu sebeple Türkiye'de Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan genç Cumhuriyet ile genc nesillere Türklük şuuru vermeyle başlandı. Kurtuluş savaşı gibi eşsiz bir mücadele sonucu böylesine bir adımın atılması kaçınılmazdı. Çünkü bizi içeriden bizden gibi gözükenler vurmuştu. Yani millet şuuru yerine, milli kimliğini hükümdar hanedan üzerinden tabımlayan çok uluslu bir devlet anlayışının doğurduğu sonuçlardan sonra; ülkenin asli sahiplerinin bilinçlenemsi mecburiyeti hasıl oldu.
İşte ANDIMIZA bu açıdan bakmamız gerek.

Andımız 1932 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından kaleme alınmıştır. Yazıldığı günden itibaren seksen yıl aralıksız okullarda genç kuşaklara okutuldu. Ta 8 ekim 2013 yılına kadar..

Açılım sürecindevarlığından hep gurur duydukları bebek katilinin olmazsa olmaz şartlarından biri, andımızın yasaklanması idi.

Malum iktidar apo'yu üzmemek adına kabul etti. Zaten kendileri de dünden razı oldukları için, tereddütsüz uygulamaya koydular.

Gerçekten andımızın içeriği neydiki bunlar bu kadar rahatsız oldular?!..

Andımızın yasaklanmasına gerekçe olarak "..ırkçılık ihtiva ediyor, genç beyinleri zehirliyor...."

Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!

İsterseniz satır satır irdeleyelim;

Türküm, doğruyum,
Peki Türk'ün ne olması gerekir? Eğrilik, yalancılık, sahtekarlık gibi onursuzluklarımı ilke olarak kabul etsin?

Çalışkanım...
Tembel mi olsun? Yoksa yalaka, beleşçi mi olsun. Ya da yan gelip yatan asalaklardan mı olsun? Ya da hep başkalarına el açan dilenci bir nesil mi olsun istersiniz?

Küçüklerimi sevmek, korumak...
Sevgiden yoksun olarak yetişen çocuklarımızı, dağlarda terör örgütünün kucağınamı atalım? 
Ya da sokaklarda bir lokma sevgiye muhtaç, sevgi arayan zavallılar olarak mı yetiştirelim..

Büyüklerimizi saymak...
Yani büyüklerini saymasınlar mı? 
Saygımızı esirgeyerek, „moruk", „bunak", „artık üzerimize yüksünüz" diyerek onları aşağılayalım mı?

Yurdumu, milletimi özümden çok sevmek...
Yurdumuza ve bu yüce milletimize ihanet mi edelim? Yurt, millet yani sizce çok mu önemsiz ki, bizlerin onu sevmesini çok görüyorsunuz?
Biz bunu çok önemsiyoruz ve yavrularımızında bunu böyle bilmesini istiyoruz...

Ülküm yükselmek, ileri gitmektir..
Ne olmalıydı yani? Geri mi gitmeliyiz? İlimde, fende, teknikte hiç bir şeyde kendimize bir hedef belirlemeyelim mi? Arzunuz hep geriye gitmek mi olmalı?
Yani ileri gitmek, yükselmek sizce suç galiba...

En büyük Atatürk açtığın yolda, gösterdiğin hedefte, durmadan yürüyeceğime and içerim...
Bence tam da zurnanın zırt dediği yerdeyiz...

Atatürk...
Hesaplaşma Atatürk iledir hiç şüpheniz olmasın. Korku Atatürk korkusudur. Atatürkün referans alınması ve Atatürk sevgisi ile yetişen bir neslin korkusudur hep..

Halbuki Atatürk ne demiş...

"...Türk Milletini çağlar üstünden atlatarak, muassır milletler medeniyetinde en ön safa taşımaktır..."

Gençlerimize en küçük yaşta bu hedef gösterilerek, onları motive etmektir..

Atatürk hedefi koymuş, varacağı yeride işaret etmiş..

Peki bu kimi niçin ve bu kadar rahatsız ediyor?

Bence hiç şüpheniz olmasın, Türk'e düşman olanlardan hariç herkes memnun. Sadece Türk düşmanları durumdan rahatsızlar.

İstedikleri kadar göstermelik ben "Türküm" desin bence inandırıcı değiller.

Türk Milliyetçileri uyanık olma gibi bir durumları var. Bu nasipsizlerin Türkle bir hesapları olduğu kesin. Kendini gizleyen bi devşirmelerin artık her şeyi açıktan yapmaya başladıklarına göre; demek ki yürek yedikleri kesin.

Ama biz Ülkücüler mutlaka bu oyunu bozacağız.
İşte o zaman biz kimle nasıl hesaplaşacağımızda çok iyi biliyoruz.
Her şey rağmen bizim Andımız da belli, ahdimiz de belli...

Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin.

Haki Korkmaz
Stockholm