Dünya tarihinde hem iktidarda olan hem de düzenle, hukukla ve dahası meşruiyetle sıkıntısı olan tek siyasi hareket ve parti AKP'dir. AKP ve onun liderinin bu kadar savrulmalarını sağlıklı bir şekilde değerlendirip hayrette düşen "bu ancak akıl tutulması olabilir." Diyenlerin yanılgısı ihvan öğretisini bilmemelerinden kaynaklanmaktadır.

İhvan öğretisini bilmeden AKP'nin hedefe ulaşmak hem de kutsal değerleri meze ederek tutum sergilemesini anlayamazlar.

İhvancıların (Müslüman kardeşler) yıllarca Ortadoğu bataklığında İsrail'e karşı yenilgi psikozu yaşamaları, yönetenlerinin de diktatör olması bu ekol ve mensuplarını yazılı kurallara ve meşru düzene karşı anarşist ruhlu yetişmelerini sağladı. Meşruiyette ve düzene karşı iflah olmaz takıntıları vardır.

İhvancılar aynı inanca mensup olmalarına rağmen kendi ekollerinden olmayan herkesi düşman kabul ederek ekarte yoluna gittiler. Devleti ele geçirmek için demokrasiyi bir araç olarak kullanmışlardır.Arapların İsrail'e karşı gurur rencide edici yenilgilerden sonra zaferin sadece Araplarla sağlanamayacağına inanmaya başladılar. Bu düşünce millet aidiyetini inkâr ederek Ümmet fikriyatına sarılmalarına sebep olmuşlardır.

Hasan El Benna Seyit Kutup gibi yazarlardan beslenen bu ekol, 1970 'li yıllardan itibaren Anadolu Türklüğü üzerinde etkili olmaya başladı. Akıncılar adı verilen grup bu düşünürlerin etkisiyle yetişerek MSP ve devamında bugünkü AKP'nin fikri temellerini oluşturdu.

AKP'ye gelince yaklaşık 20 yıldır iktidarda. İlk günden bugüne kadar İhvan öğretisinin dışına çıkmadığı gibi çağdaş değerlere uyum sağlama gibi bir çaba da göstermedi.

AKP'nin düzen ve hukukla sıkıntı hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır! Zira öğretisi yerleşik düzen ve meşru kurallara başkaldırı şeklinde konumlanmıştır.

AKP'nin kendisi gibi düşünmeyen herkesi hain ilan etmesinin, aşağılamasının ve gerektiğinde kaba kuvvetle devre dışı bırakmasının temelinde ihvan öğretisi yatmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanı; Sayın Meral AKŞENER'e "Gelin hanım beni Netanyahu'nun yanına koyuyor, onun ardından memleketim Rize'ye gidiyor. Gelin hanıma gayet güzel bir ders veriliyor. İkizdere yetmedi bir de Çayeli'ne gitti. Orada da zaten gerekeni yaptılar. Ondan sonra da Trabzon'a gitmeye kalktı. Trabzon'da da hiç meydana çıkmayıp doğrudan uçağa gidip Ankara'ya döndü. Bu daha bir. Daha neler olacak neler. Daha dur bakalım bunlar iyi günler."

Tarafsız bir gözle bu metni tam olarak tahlil edelim; Cumhur başkanı sadece AKP'lilerin değil bütün cumhurun başkanıdır. Cumhurun her bir bireyinin her türlü özgürlüğünü, güvenliğini tarafsız bir şekilde sağlamakla yükümlüdür. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı sıradan bir bireyin değil muhalefet lideri Sayın AKŞENER'in bile seyahati için güvenliğin yok ya da oraya gitmemelisin, taraftarlarım yoksa gereğini yapar diyor. Zaten taraftarlarımın tepkisinden den dolayı Trabzon'a bile girmeden gitti diyor.

Sayın Cumhurbaşkanı aslında mealen- Eğer uygulamalarımı, sözlerimi eleştirirsen hiçbir yerde meydana çıkamazsın diyor. Rize'deki kışkırtmalar sadece basit uyarılardır. Daha sert ve meydanlara çıkmanı men edecek çapta büyük tepkileri de yaşayacaksın! Diyor. "Bunlar iyi günler." Kötü günden kasıt nedir? Linç edilmek mi?

Şimdi sormak lazım: İktidar ve başının ; muhalefet parti liderlerini meydandaki güçleriyle tehdit etmesi hangi hukuk, din ya da ahlaki anlayışla izah edebiliriz. Meşruiyet dışı güçlerle muhalefeti terbiye etmek hangi demokrasi ve hukuk sisteminde vardır?

Meşruiyetin kaynağı meşru hukuk kuralları mı yoksa iktidarın keyfi ve antidemokratik uygulamaları mı? Yaşananlar iktidar- muhalefet mücadelesini aşmıştır. Meşruiyetin kaynağı sorgulanır hale gelmiştir. Siyasi partiler arasında rekabet, sert tartışmalar olabilir. Ancak meşruiyetin dışına çıkarak zorbalığa hiçbir yapı hukuk sistemi içinde girişimde bulunamaz. Bulunursa orada hukuk ve düzen yerini keyfilik ve kargaşaya bırakır.

AKP, artık bir şekilde karar vermelidir. Düzen ve hukuktan yana mı yoksa keyfilik ve kargaşadan yana mı?