Size çağ atlatacağız dediler ve gerçekten çağ atlattılar.100 yıl geriye gittik.

Benzin, yağ, şeker kuyruklarına girdiğimiz 1970 li yıllarda bu hastalıkların neredeyse kökünü kazımıştık.Muhteşem Suriye politikaları ile 100 yıllık bu hastalıklara yeniden merhaba dedik.

Bu zulüm, "kardeşim Esat'dan düşmanım Esed'e" dönüşün hikayesidir.

Bu zulüm, birkaç daha fazla oy almak uğruna bir ülkenin topyekün bataklığa sokulma öyküsüdür.

Bu zulüm, saray ve saltanatı korumak adına başka bir ülkenin haininden, teröristinden, sapığından milis kuvvetler oluşturma çabasıdır.

Bu zulüm iç savaş ortamından faydalanarak tankerlerle petrol taşıma, bu ticaretten elde edilen kara parayı bir şekilde aklama yarışıdır.

Bu zulüm 60 yaş üzeri emeklilerine para vermek istemeyen iktidarın onları biran önce ebedi uykuya gönderme seneryosudur.

Bu zulüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını azaltıp başka etnik kökenlerle yola devam etme planıdır.

Bu zulüm dış güçlerin elleri ile değil, dışı başka içi başka ümmetçilerin elleriyle yapılan bir zulümdür.

Su çiçeği, kızıl, kızamık, tifüs, çocuk felci
Biz bu hastalıkların kökünü 40 yıl önce kazımıştık.
Dizanteri, kolera ve uyuz gibi hastalıklar ise çok çok nadir vakalar olarak manşetlerde yer alırdı.

Tarih 2020
Tüm bu hastalıklar o kadar sıradan vaka haline geldi ki artık haber değeri olan vaka sıfatını bile taşımıyorlar.

"Suriyeli Kardeşlerim" diyor bazıları.Kendi vatanına kendi vatandaşına ihanet ederek.Kendi insanlarını hastalık ve salgınlarla ölüme göndererek.

Zannediyorlar ki;
Bu ateş kendilerini yakmayacak. Minicik yavruları bu zülme muhattap kalmayacak.

Siz böyle devam edin.Yarınları siz görmeseniz de çocuklarınız, torunlarınız görecek.
İşte o gün:
Yattığınız o mezara dualar falan değil, başka başka sözler gelecek.