​şehre çöküyor karanlık
isyancı bulutlar perdeliyor hilali
sokak lambaları aciz ışıtmıyor yollarımı
altı adımlık hücre gibi sokaklar
nereye yüzümü dönsem duvar
anlıyorum
Başkent kaldırımları gene yan çizdi adıma

Oğuz savaşçısıyım sevdiğim
tutuşmuş elleriyle
buz tutmuş doruklara güneş taşıyan
söndüremedi içimdeki aydınlığı
alaca karanlıkta ışığa kurulan pusu
ciğerlerimi yakamadı 

gardiyanın ikramı tuzlu su
soylu hasretin uzaklığı kadar
sabah ezanı ağlatmaya hazırlanırken arşı
boynuma dokundu Yesevi tebessümü
urganı boğdum devrilen sehpamda
cesedimi omzumda taşırken
kutladım ölümsüzlüğümü

firari bakışlarım dokunuyor
çerçevedeki resmine
kırılgan duruşun saçlarımın beyazı
ağlıyorsun siyah beyaz bir karede
şehitlerin mezarı kurak kalmış
hıçkırıklarına tutunuyor binlerce anne
kavgam biliyorum feryadını
suslarımı kaldırıyorum rafa
başım hep belalı

yeni türküler almıyor efkarımı
Altaylar' ın nağmeleriyle yaklaş bana
gönlümden geçendir gözlerimden süzülen
öyle bir sevda ki bu kederi kutsal
içerisinde özüm saklı
yetim heveslerin duaları gizli
uğruna ömrümü verdiğim güzel
sorma bana sebebimi
çok şey söylermiş aşkın suskunu
gönlümden geçenler gelmesin dile
tutsağı olduğum sevda
Yusuf yüzlü bir çile

Okan KİLİT