haydi beklerim çiçeğe vursun kayısı 
çoğalıyor güneşin mahalle baskısı 
sönen ocakların eksilen dumanı yükseliyor 
akşamcı lambaların perdeye düşen aksi 
sürekli ıslık çalması 
sigarası ciğerinde sönen aşkın 
topal sancıların yetim bıraktığı 
oyuncağını kırdılar çocuk olma yaşımın 

ağır yaralı günlerin üzerinde unutulmuş
mutlu bir posta pulu olmaktı zaten bütün niyetim
her yaşın hesabını soracak Yaradan
dilim kurşuna tutar eline ulaşmamış mektupları
saygı duruşunda beklerim kalbimin bayrağını

hiç olmazsa aradan silinsin kin diye
eklerim karayı denize
küçükken nasıl da büyük gelirdi kaldırımlar
hiç büyümesin isterim bizi çeken ay dede
dünyayı bu hale ben getirmedim
diyenlerle dolu dünya
saçına zühre yıldızını takayım istersen
içinden tuttuğun o dilek benim kızım
sözü dağlayan sazım olamaz değil mi
çal götür ırgat gülüşümü
benden yüzündeki kanyona

sıraya binmiş, takvimin kurnaz günleri
kötü bir rüyanın bitmesi kadar gerçek her şey
bekleme odaları, çok yataklı hasta yerleri
ölmenin sırası değil diyecek, yalan
birazdan umudun ağababası zaman
gidiyoruz gönlümüzün talanı kalan yıllar
akrep ile yelkovan arasında -durdu sesin
beklerim bir kerecik saatin doğruyu göstermesini

.