"Bir kutlu destan, oğul!" diye gururla anlattığı gibi eskilerin,
"Müslüman Türk'ün amansız varlık yokluk mücadelesiydi Çanakkale,
Çeliğe, demire karşı ete, kemiğe bürünen yiğit çerilerin,
Canları bahasına savundukları kutsal kalesiydi Çanakkale." 


Cennetmekân Atatürk'ün komutasında, makus talihini silmeye,
Karşı durmaya hazır, her kim kalkışırsa bu aziz vatanı bölmeye,
Binlerce nur yüzlü yiğit, tereddütsüz yeminli bu uğurda ölmeye,
Kahraman serdengeçtilerin şehadet mukavelesiydi Çanakkale.

Her gece aç biilaç yokta, yoksunlukta civan gibi barındı Mehmet,
Her sabah yıkandı şehadeti bekleyen kurban gibi arındı Mehmet,
Son namaz, son dua, son hücum derken, ak temiz libasa sarındı Mehmet,
İşte o Mehmet'in düşmana tavizsiz mukabelesiydi Çanakkale.

Türk'ün sarsılmaz imanı tam bir hayranlık yaratmış dünyanın gözünde,
İşte o ruh öyle kutsal bir milli şuuru barındırır ki özünde,
En yüksek ifadesini bulmuş Akif'in o muhteşem sözünde,
"Bir hilâl uğruna batan" parlak "güneşler" silsilesiydi Çanakkale.

Küffar alçaklığına tarih şahittir, milletimin canına yettiler,
Mehmetçik'in direnci karşısında yenildiler, yıkıldılar, bittiler,
"Geldikleri gibi giderler!" demişti Ulu Önder Atatürk, gittiler,
Türk'ün, zulmü Nar-ı Cehennem'e gönderme, iskelesiydi Çanakkale.

Ey, hür dünya! Açıkça gördün işte, Türk'ün milli şiarı, ruhu budur,
Zaman değişir amennâ, lâkin anla artık bu kadim Türk duruşudur,
İster kız; çat kaşını, ister bağır; yırt kıçını, hattâ dilersen hepten kudur,
Türk'ün, kendini bilmezlere, değişmez muamelesiydi Çanakkale.

Biz Türk'üz, Türk yurduna, Tanrı misafiri sefalar getirir, hoş gelir,
Ziyarete gelenin başımız üstünde yeri var, muhabbetten coş gelir,
Lâkin haine, zalime, bozguncuya karnımız tok, ne yapsalar boş gelir,
Türk'ün, bu dünya nizamına, bir büyük müdahalesiydi Çanakkale.