Memleketim şimdi ateşten bir gömlek.
Hangi su tasını döksen üstüne boşa.
Ne yen çıkıyor, ne kol kalıyor,
Uzandığı her elin önü sonu boşa...
Vicdanlarda kanayan bir yara ülke şimdi,
Dağlamak istesen dağlayacak tuz boşa...

Savrulur her bir genci dağa taşa,
Gelmeyecek o yusuflar, ağlamak boşa...
Her evi bir ayrı yangın yeri yıllardır,
Kalbi kuruyan anaya teselli boşa...
Sol yanı boş kalmış o gittiğinden beri,
Taze geline ettiğin kuru laf boşa...

Taşın toprağın, dağın taşın peşkeşte,
Akmayan derede balık beklemek boşa...
Kıyıma gitmiş ağacın, dalın, yaprağın,
Kurumuş toprağa ektiğin tohum boşa...
Koyunun, kuzun, buzağın küsmüş,
Gelmeyecek o ak sütü, sızlanma boşa...

Tohumun sönmüş, buğdayın sünmüş, bitmiyor...
Bir yeşil ot biter toprakta sanma boşa...
Çiçeğe duran dalı kırmışsın hırsından,
Aşı çaresiz, incitme gövdeyi boşa...
Dağların vardı yüceden, oyulmuş içleri...
Ettin içine nankörlüğünden, dert yanma boşa...

Ardahandan acı gelse Edirne yas tutardı,
Bitirdin kavim kardeşliği, sızlanma boşa...
Şer akıyor görünen her ekranından,
Tuvalet kağıdına dönmüş matbuatın basma boşa...
Ektiğin nefret tohumu ağaç oldu, orman oldu.
Kininden geçmediğin her gün aldığın nefes boşa...

Bir mucize gerek şimdi al kana boyanmış bayrağıma
Gönül ferahıyla dalgalanmadığı her an boşa...
Şühedanın suladığı her karış toprağında,
Bağımsızlık diye feryat etmediğin nefes boşa..
Ey millet, kımıldan artık, yüreğine gayret...
Mustafa Kemal'in bakışından almadığın feyz boşa...

Emel