''Vakit kaybetmeden surları dövüp kaleyi de ele geçirmek icap eder. 2 kadırga ile çıkın imha edin dönün gazanız mübarek olsun.''

-Baş üstüne Paşam.​

Odadan hızlıca çıkan Kapıcıbaşı Hüseyin Bey hazırlattığı kadırgalarla boğaza hareket ederek devriye gezmeye başlar. Çok geçmeden kendilerini belli etmemek için yelken açmayan kürekçilerin gayreti ile gelen 10 kayığı tespit ederler. Türk gemilerinin geldiğini gören yardım kuvveti kıyıya sokularak gemilerin giremeyeceği sığlığa kadar yanaşır.

Bu sırada Hüseyin Bey top atışı ile daha ileri sürerek kıyıya oturmalarını sağladı. Kayıklardaki 700 kadar askerîn tümü karaya çıkarıldı. Hüseyin Bey, karaya çıkmış olan askerleri top ateşiyle dağıttığı gibi, filikalara koyup gönderdiği askerlerle bütün kayıkları ele geçirdi. Zahireye el konuldu ve gemilerin tümü yakıldı. Gemilerde bulunan 120 civarındaki Portekizli asker kadırgalarda kürekçi olarak kullanılmak üzere esir edildiler. Gelen destekte bertaraf edildikten sonra Aden şehri denizden de muhasara edildi.

Güvertede dolanan Piri Reise yardım kuvvetlerinin imhası bildirildi. Artık sıra tam kuşatmaya gelmişti. Paşa yaverini çağırarak talimatları sıraladı;

+Yemen kapısına asker ve top çıkarın özellikle denizden yardım kayıkları gelmeye devam edebilir, geceleri kuş uçmasın kadırgaların tüm güverte kandilleri yanık vaziyette bulunsun. Askerler için barikatları işaretlediğim yerlere kurdurun.

+Kuful tepesinin ele geçmesi çok önemli diğer tepeler menzil dışı o tepe ele geçmeden suru sadece gıdıklayabiliriz. Hazır olması ile birlikte 5 saat boyunca surları top atışına tutun.

Yaver tedirgin içer girer başı öndedir

-Paşam kuful tepesi hariç diğer tepelerde kontrol sağladık kufulda ciddi bir direnç ile karşılaştık birliklerimizi püskürttüler.

+Size orayı almak önemli demedim mi askerleri gayrete getirin ne gerekiyor ise yapılsın o tepe alınsın. Alınan tepelerden de top atışlarına başlayın.

-Takviye asker sevk edersek daha hızlı ilerleyebiliriz Paşam

+Takviye asker gönderip zayiatı arttırma o tepeye çıkmak için dar dağ yolundan geçmen gerek ve o dar yolda sayının bir önemi yoktur. Daha seçilmiş adamları gönder karanlıktan faydalanarak sızmaya çalışın

-Baş üstüne Paşam

Kuful Tepesi alınana kadar tam 18 gün boyunca surlar dövülür. Kuşatma şehre olduğu gibi Kuful tepesinde de yapılmış tepeyi tutan askerlerin dirayetleri iyice kırıldıktan sonra bir sızma harekâtı düzenlenerek tepe sonunda ele geçmiştir.

Tepenin ele geçmesinin ardından üstünlük Osmanlının eline geçmiş ve etkili top atışları yapmak imkanı bulmuşlardır. Surlarda gedikler açıldıktan sonra genel bir saldırı emri veren Piri Reisin başarılı sevk ve idaresi netice vermiş ve burçlara Osmanlı bayrağı dikilmiştir.

Piri Reis atının üstünde şehre girerken yaverine seslenir;

+Mısır Beylerbeyine haber gönderiniz. Haber divana iletilsin. 3 Şubat 1549 günü Fetih müyesser oldu. Ayrıca camilerde Sultan Süleyman han adına hutbe okutulsun.

Haber önce mısıra ardından İstanbul'a ulaşır. Cenge katılan askerler ve komutanlar mükafatlandırılır. Denizcilerin rütbeleri arttırılır.

Sultan Süleyman Han İran ile yaptığı savaşta kesin bir sonuca bağlamak için Süveyş ve Basra'ya hakim olma gerekliliğini biliyordu. Yanı sıra bölgede ki Portekizlilerin tutundukları son kara parçasından söküp atılması da bir gereklilik haline gelmişti. Bu deniz korsanlarının şaşalı dönemi bitmiş altın çağı geride kalmıştı. Yine de Müslüman ticaret gemilerine saldırılar düzenliyor. Geçişleri kontrol altında tutmaya çalışıyorlardı. Basra ile Süveyş arasında ki geçişi güvence altına almak için gerekli olan Hürmüz boğazına bakan ve kontrolü elinde tutan Hürmüz kalesini almaktan geçmekteydi. Piri Reise verdiği emirde bu doğrultuda olmuştu.

Emir açıktı;

Önce Süveyş'teki donanmayı Portekizlilere fark ettirmeden Basra'ya götürmeli. Daha sonra Basra'da bulunan 15.000 askeri aldıktan ve diğer gemileri donanmasına dâhil ederek ani ve sessiz bir harekâtla Hürmüz'ü kuşatmalı ve Fethetmeli eğer Fetih müyesser olmaz ise başka bir şeyle uğraşmadan Basra'ya çekilmeliydi. Basra'ya ulaşana kadar Portekizlilere mümkünse fark edilmemeli veya kuşkulandırılacak hareketlerden kaçınmalıydılar.

Plan güzel ama uygulaması oldukça güçtü. O dönemde böyle büyük bir sefer hazırlığının saklamasının imkânı yoktu. Hürmüz kalesine 1552 tarihinde Türklerin Süveyş te yaptığı hazırlıkların haberleri gitmeye başlamıştı. Hürmüz kale kumandanı Alvaro de Noronha da Şihr Bölgesinde gözcülük yapmak üzere 1 kayık görevlendirmiş ve gözcülerin verdiği bilgilerde haberleri doğrular nitelikteydi.

Osmanlı bir harekat düzenleyecekti ancak Muson mevsiminin başlaması sebebi ile genel valiye haber göndermek imkansızdı. Kendi başlarının çaresine bakmaları gerekecekti. Alvaro de Noronha uzun kuşatmaya yetecek kadar erzak su ve odun stokladı. Surları sağlamlattı hendeği derinleştirmek için talimat verdi kuşatma hazırlıkları yaptırdı.

İki gemiye Rass'al-Haad Burnu'nda gözcülük etmeleri ve Türklerin yaklaşmaları durumunda derhal dönüp haber vermeleri için gönderdi. Gemilerden birinin komutanı Simão da Costa, diğerininki ise Miguel Colaço idi. Bu komutanların aldıkları talimat şöyleydi:

Eğer Türk kadırgalarının sayısı yirmiden fazlaysa birinci komutan, her ne kadar bu mevsimde seyahat etmek çok tehlikeli olsa da, her şeyi göze alarak durumu genel valiye bildirmek için Goa'ya gidecekti. İkincisi ise kadırgalar yirmiden az olduğu takdirde Hürmüz'e dönecek ve yol boyunca Portekiz'e vergi veren tüm şehirlere Türk donanmasının geldiğini haber verecekti.

Süveyş'ten 1552 yılının temmuz ayında hareket eden Türk donanması, ağustos ayının ilk haftası Portekiz gemilerinin gözcülük yapmakta olduğu Rass'al-Haad Burnu açıklarına vardı. Piri Reis buraya varmadan önce sırasıyla Aden'e, Şihr ve Zufar limanına uğramıştı.

Komutanlığını Piri Reis'in oğlu Mehmed Beyin yaptığı beş Türk kadırgasından oluşan bir filo öncülük göreviyle donanmadan ayrılmıştı. Gemiler burnu kavanço eder etmez Portekiz gözcüler tarafından fark edildiler.

İkinci gözcünün kaptanı Miguel Colaço aldığı emre göre dümeni Hürmüz'e doğru kırdı ve yol boyunca Portekiz'in himayesinde ki şehirlere ve adalara Türk kadırgalarının varlığını bildirdi. Öte taraftan Simão da Costa, Türk kadırgalarının sayısının, gelen istihbarattan epeyce az olmasını şüphelenmişti bir şaşırtma olabileceğini düşünerek arkadan başkalarının gelip gelmediğini görmek amacıyla burnu dolaşarak daha açığa gitmeye karar verdi.

Gizlendiği yerden çıkıp da açık denize açılınca karşıdan esen şiddetli bir rüzgâra ve büyük dalgalarla karşılaştı ve daha fazla ilerleyemeyip rotayı Hürmüz'e çevirdi. Portekiz gemileri fark edilmemek için yelken kullanmayıp, kürek marifetiyle hareket etmekteydiler, buna rağmen uyanık Türk gözcüleri tarafından görülmüşlerdi.

Mehmed Bey derhal geminin peşine düştü ve rüzgarı arkasından esmesinin sayesinde ona kolayca yetişti. Gemi'yi ele geçirerek mürettebatı esir etmek istediğinden, iyice yaklaştığında toplarını ateşlemeyip, dümeni birdenbire rüzgârın estiği yöne doğru kırdı. Kadırganın pruvası, kürekleri havaya doğru kaldırılmış vaziyette geminin pruvasına hızla çarptı ve onu kürekleriyle sıkıştırarak hareket etmesini engelledi.

O anda gemi komutanı küreklerini geriye doğru çekme emri vererek kadırgadan ayrılmaya çalışıyordu. Kadırga henüz yelkenlerini toplamamış ve rüzgârın da etkisiyle iki gemi birbirinden kolayca ayrıldı O anda gemi rüzgârında etkisi ile dönüştü. Simão da Costa kürekçilere altın vermeyi vaat ederek onları gayrete getirdi, kürekçiler paranın lâfını duyunca olağanüstü bir gayretle küreklere asılmaya başladılar.

Haftaya: GERÇEKLER