Olanlardan bunalanlara kurtuluş reçetesi...

Neden bu hâldeyiz? 

Bu sorunun üzerine eminim ki düşüneniz çok olmuştur. 

Gelin bir de hep beraber düşünelim ve kurtuluş reçetesi üzerine istişare edelim... 

- 3-4 senede bir oy vermeyi Türk Milliyetçiliği ve vatanseverlilik zanneden, 

- Atatürkçüyüm deyip pkk sempatizanını genel başkan yardımcısı yapan, 

- Türk Milliyetçisiyim deyip "bin yıllık kalleşlerle" el ele tutuşan, 

- Sağda solda gezinmişleri vekil, belediye başkanı...v.s seçtirmeyi davaya hizmet zanneden, 

- Türkiye dışındaki soydaşlarımızın yaşadığı Türk Yurtlarını "YURT DIŞI" olarak kabul eden, 

- Turancıyım deyip, ağzından kerpetenle "Turan, Türk Birliği, Büyük Türkistan" çıkanlara teveccüh gösteren,

- İcraat yerine söylevleri tercih eden, 

- İtidalli olmak ile paranoyak olmayı birbirine karıştıran,

- İktidar olmayı "uzak ülkü" edinen, 

- Şahıs, parti, makam milliyetçiliği yapan, 

- Soysuzların elini sıkabilen ve el sıkanı haklı gören,

- Yanlışa yanlış diyemeyen, diyemediği gibi diyeni de hor gören,

- Sadece mevcut iktidarı eleştirmeyi ve bölücülere sövmeyi çözüm ve aksiyon zanneden,

- Alışkanlıklarını ve marka bağımlılığını davasının önüne koyan,

- Başbuğun kabrinde poz vermeyle Ülkücü olduğunu zanneden, 

- Dün hain dediği ile bugün Yenikapı'da kolkola poz veren,

- Ulusalcıyım deyip "özerkliği tartışabiliriz" diyen ve bunu diyenlere oy verip Atatürkçü'yüm diye cak'a satan, 

- Siyaseti davasına ulaşmakta araç değil bizatihi amaç edinen, 

- Kendi menfaatleri için şehidleri ve dâhi büyüklerimizi kullanmaktan çekinmeyen, 

- Hain dediğine savaş gibi mîllî ve önemli bir konuda destek veren,

- Evlatlarına kıyan ve kıyanları hoş görenler ve bu tür kimselere teveccüh edenler oldukça... 

Bilinsin ki, cennet vatanımda Türk kıyâma kalkamayacak ve ne yazık ki Milliyetçi Türkiye ve Türk Birliği hayalden öteye gidemeyecektir. 

Zirâ, bir millet uyuyabilir hatta gaflette bile olabilir lâkin o milletin milliyetçileri gaflette ve uyuyor/uyutuluyor, avutuluyor ve oyalanıyor ise istikbâlde telafisi olmayacak hatalar olacak ve istiklâl tehlikeye girecektir. 

Türk'e göbekten düşman olanların, Türk için bir tuğla alıp Türk'ün temeline koymasını düşünmek bile abes ile iştigâldir. 

Türk düşmanları son 14 senedir her istediğini göstere göstere ve rahatça yapabiliyor ise, sebebi düşmanın güçlü olmasından çok Türk düşmanlarına karşı duracakların görevlerini tam anlamı ile yerine getirememesinden dolayıdır. 

Türk Milliyetçileri, Türk Milleti'ni kıyâm'a kaldıracak kimselerdir. 

Eğer kıyâm'a kaldıracakların kendisi ayağa kalkmaktan bile aciz ise Türk Milleti için istikbâl ne yazık ki Türk düşmanlarının istediği gibi karanlık olacaktır.

Artık kabul etmek gerekir ki, yaşadığımız ihanetler, rezillikler, aslında hain olanların çalışıp yaptıkları değil, Türk Milliyetçisiyim, vatanseverim, Atatürkçüyüm diyenlerin meydanları bu tür kimselere bırakmasından ve/veya koltuk değneği olmasından dolayıdır. 

11 Kasım 1938'den bu yana Chp'nin başına ne geldiyse,

Ne yazık ki 5 Nisan 1997'den bu yana da Mhp'nin başına aynısı gelmiştir. 

Marka bağımlılığı ve partizanlığın 78 yılda Chp'yi getirdiği durum ortadadır. 

Marka bağımlılığı ve partizanlığın 19 senede Mhp'yi getirdiği yer de ortadadır. 

Bu iki siyasi yapı, siyasi parti olmaktan çok, bir fikriyatın temsilcileri konumundadıylar. 

Ne yazık ki, her iki siyasi yapı da kurucularının fikriyatından ve duruşundan uzaklaşmış / uzaklaştırılmıştır. 

Bu durumda yine bu tür yapıları istemeyenlerin ve bu tür siyasi yapılar güçlendikçe başlarına gelecekleri bilenlerin elleri olduğu açıktır. 

Bu iki siyasi partinin ilk hedefi kurucuları başındayken hiç bir zaman oy almak olmamış öncelikli misyonları fikriyatını yaşamak ve yaşatmak olmuştur. 

Ne yazık ki bu iki siyasi parti, kurucuları uçmağa varınca, sistem partisi hâline gelmiş ve yine ne yazık ki bu iki parti'nin içerisine sokulan çaşıtlar fikirlerini kanser gibi bu kurumların her yerine yaymışlar ve düzeltilemeyecek hâle gelmişlerdir. 

Filanca istifa etsin, filanca gitsin, filanca görevden alınsın...v.s gibi beyhude çalışmaların fayda etmediği; chp için 78 senedir, Mhp için 19 senedir gözükmektedir. 

Bugün Chp'nin tekrardan Atatürk'ün çizgisine dönme yüzdesi ne kadarsa bilin ki aynı yüzde de, Mhp'nin Alparslan Türkeş'in çizgisine tekrar dönmesi kadardır. 

Bu yapıları düzeltmeye harcanacak emek ve zaman, yeni bir millî yapı kurmaya harcansaydı belki de bu satırların hiçbiri yazılmayacaktı. 

Çünkü mevcut yapılarının hepsinin nefesi pis kokmakta... 

Bu gibi durumlarda Türk Milliyetçileri'ne ve vatanseverlere düşen görev, hap atıp günde 2 saat hayal kurmak yerine, insiyatif alıp, kendisine "hain" damgası vurulacağını bile bile istikbâl ve istiklâl için Kurt Kaya olup elini çözerek, "Her şey Türk için, Türk'e göre, Türk tarafından" ilkesine bağlı, Türk Milliyetçiliği fikriyatını şiar edinmiş, başında Türk olan yeni bir yapı için uğraşmaktır.

Bunu yaparken... 

"ama sayı az olur", 

"%1 bile alamazsınız",

"nasıl olur", 

"hazır kalabalık varken nereye gidiyorsunuz", 

"para meselesi nasıl çözülecek?" gibi sözleri ve soruları soranlardan; 

Mustafa Kemal Atatürk'ün Bandırma vapuruyla Samsuna çıkmadan önceki 6 ayını ve dâhi Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongrelerini hangi şart altında yaptığını, 

Alparslan Türkeş'in, 1963 yılında Hindistan sürgününden Türkiye'ye döndükten sonraki 6 yılını ve dâhi 1969-1973 yılı arasındaki çalışmalarını ve karşılaştığı zorlukları,

80 sonrası Genel Merkez Binasını nasıl kiralayabildiğini ve parti'nin parası olmadığı için, paltosuyla gecelere kadar soğukta nasıl çalıştığını; 

Mustafa Kemal Atatürk'ün; 

"Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur" sözünü, 

ve Başbuğ Alparslan Türkeş'in; 

"Üç yüz adamlık kalabalık yerine, ne istediğini, neye inandığını bilen otuz adam yetiştir. Bizim için asıl gerekli olan bu..." sözünü; incelemelerini özellikle rica ederim. 

Lütfen mevcut şartlara iyi bakınız; 

Bozkurt Atatürk'ün partisi "halkların kardeşliği" diyerek bölücülük yaparken, 

Türk Milliyetçi'si Alparslan Türkeş'in partisi, "bin yıllık kardeşlik" diyerek Türkiye'cilik yapıp, iktidara koltuk değneği olurken, 

Türk'üz diyenler parti kavgasında, Müslümanız diyenler "besmele" ile klisiler açıp, binlerce yıldır azılı düşmanımız ruslarla kolkola girerken, 

Bütün bunlara destek verip, kerhen de olsa oy verip ve bu vesileyle koltuk verip, üstüne bir de "neden bu hâldeyiz" sormak saçma değil mi? 

Yapmayın... 

Etmeyin... 

Aklınızı başınıza alın... 

Zaman beşeri kurumlara sadakati vefa zannedip yerinde sayma zamanı değil, 

Zaman Türk Milleti'ne, Türk Milliyetçiliği fikriyatına sahip çıkma zamanıdır. 

Unutmayın, psikolojik harekatlarda en çok kullanılan yöntemlerin başında, karşı tarafı "doğru yaptığına" inandırmak vardır! 

Kötünün iyisi mantığı yerleşmiş bir milletin kıyâma kalkması beklenemez. 

Seçenekler bilerek ve istenilerek daraltılıyorsa ve millet de buna göz yumuyorsa veya bu rezilliğe uyuyor ise sonuç hüsran olur. 

Burada iş Türk Milliyetçileri'ne düşmektedir.

İstiklâl Savaşı'nda bütün millet savaşmamıştır. Yani herkesden gözünü açmasını bekleyemezsiniz. 

Cephede savaşan asker sayısı o gününün nüfusun yaklaşık %1'dir. 

Bu milletin kendi evladı olan davasına ölümü göze alabilecek kadar inanmış ve tavizsiz %1...

%1 hakiki anlamda "kendi evlatlarından oluşmuş" yönetim talebiyle ayağa kalksa bu ülke çok farklı yere gelir...

Fakat %10'u hain olan bir ülkede; 

%50'sini sahte Müslümanlıkla, 

%25'ini "özerklik isteyen" çakma Atatürkçülük'le,

%15'ini de "pkk'lı eli sıkabilen" ve bunu normal gören mankurt Türk Milliyetçiliği(!) ile oyalarsanız...

Size %1 kalmaz. 

İstiklâl ve istikbal için gerekirse sıfırdan başlamaya gözü kesmeyenler, yarın bütün millî ve manevi yapıları sıfırlandığında geç kaldıklarını anlayacaklardır.

Türk Milliyetçileri yukarıda ifade ettiğim %1'i oluşturmadıkları sürece yalancı yüzdelerin etrafında dönüp dolaşacak ve ne yazık ki telafisi zor kayıplara engel olamayacaklardır...

Bütün mesele isim, kurum, marka veya tabela demeden %1'e talip olmaktadır. 

Unutmayın!

Mustafa Kemal, Osmanlı Ata yadigarı o yüzden İstanbul'da kalıp içeriyi düzelteyim deyip 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkmasaydı bugün belki de ingiliz bayrağı altında yaşıyor olacaktık...

Alparslan Türkeş, chp Atatürk'ün partisi her ne kadar hainlerce işgal edilmiş olsa da içeride savaşayım deseydi ve Mhp'yi kurmasaydı bugün belki de orak-çekiç bayrağına bakıyor olacaktık.

Her iki yiğit de istiklâl ve istikbal için sıfırdan başladılar...

Türk Tarih'i şanlı kahramanlarını, istiklâl ve istikbâl için "elini çözen" Kurt Kayalar'ı altın harflerle yazmış lâkin gaflette ve ihanette olanları sonrasında "gereğini yapmak" için not almıştır!

Umarım artık silkinip kendimize geliriz ve tarihe not düşülen değil, adımızı altın harflerle yazdıran oluruz. 

Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi;

"Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terkedilemez"

„Yurt" deyince „Turan" ,

„İl" deyince „Türkiye", 

„Dil" deyince „Türkçe", 

„Irk" deyince „Türk"... 

Anlayan gönüllere selâm ve muhabbetlerimle... 

Murat ÇALIK