(İskandinav halk hikâyesi)

Uzun zaman önce Kara Ölüm Norveç'i harap ettiğinde, Sogn'daki zengin ailelerin çoğu vebadan kurtulmak için Jostedal'a taşınmıştı.

Yeni yurtlarına yerleşip tarlaları taşlardan ve yabani otlardan temizlediler, kendilerine yeni evler inşa ettiler. Fiyordun aşağısındaki insanlarla veba bitene kadar onları ziyaret etmeyecekleri konusunda bir anlaşma yapmışlardı. Eğer biri onlarla iletişim kurmak isterse bir mektup yazacak ve önceden belirlenen bir taşın altına bırakacaktı. Fyordun yukarı kısımlarında yaşayanlar taşların altından mektupları alacak ve cevaplarını yine oraya bırakacaklardı.

Jostedal halkı ne kadar dikkatli ve titiz olurlarsa olsunlar sonunda veba gelip onları buldu ve öylesine şiddetliydi ki Bjorkhaug çiftliğinde yaşayan küçük bir kız hariç herkes öldü. Yakın çevredeki köylerde oturan bazı insanlar Jostedal tarafından gelen sahipsiz yedi ineğin önlerinde bir çoban köpeği ile Gudbrandsdal'daki kilisenin bahçesine geldiğini gördüler.

Aradan birkaç gün geçince ineklerin peşine kimsenin gelmediğini gören köylüler, neler olduğunu anlamak ve inekleri sahiplerine teslim etmek için Jostedal'a gitmeye karar verdiler. Oraya vardıklarında vaziyetin gerçekten içler bir manzara ile karşılaştılar. Girdikleri evlerin hiçbirinde canlı bir insan bulamadılar, insanlar oldukları yerde ölmüş, cesetler çoktan kokmaya başlamıştı. Tüm köyü dolaşsalar da hiçbir evde duman tütmüyor, çocuklar evlerinin önünde neşeyle oynamıyorlardı. Köyün hemen dışındaki orman yolunda, taze kar üzerinde ayak izleri gördüklerinde, yaşayan bir insan bulmak ümidi ile etrafı aramaya başladılar ve sonunda küçük bir kız çocuğu gördüler. Kız köylüleri görünce korkarak ormana doğru kaçtı ama köylüler peşinden giderek sonunda onu yakaladılar. Köylüler çocuğa birçok soru sorsalar da cevap alamadılar.

Zavallı çocuk, yaşadığı dehşetin etkisiyle konuşamıyor ve kendisine söylenenleri anlamıyordu, yalnızca "Anne" ve "Orman tavuğu" sözcüklerini sık sık tekrar ediyor ama köylüler buna bir anlam veremiyordu. Rivayet edilenlere göre annesi ölmeden önce kızı açlıktan ölmesin diye son kez yemek hazırlayıp masanın üzerine bırakmış ve kızını orman tavuğu tüyünden yapılma bir yatağın üzerine yatırmıştı. Kızı bulduklarında vücudu az da olsa orman tavuğunun tüylerine benzeyen tüylerle kaplıydı. Köylüler kızı aralarına kabul ettiler ve köylerine götürdüler.

Kız daha sonra büyüyüp zeki ve güzel bir kadın oldu. O günden sonra küçük kıza "Grouse" yani Orman Tavuğu adını verdiler. O kızın soyundan gelenler, derilerinin kuş derisine benzemesi ile ünlüdür.

Hikâyeyi Youtube'da dinlemek için aşağıdaki videoyu kullanabilirsiniz...