CADILIK ŞAMANİZM BENZERLİĞİ ÜZERİNE NOTLAR

Engizisyon mahkemeleri ilk kurulduğu zamanlarda heretik inançlıları yargılayıp, günahlarından arındırmak amacı taşıyor ve yer yer halk arasında yaşayan paganizmle mücadeleye uğraşıyordu. Engizisyonun bu işlevi daha sonra Almanya'da başlayıp tüm Avrupa'yı kasıp kavuracak bir cadı avına dönüştü. Halk şifacıları, büyücüler heretik kâfirler olarak nitelendirilip günahlarından arındırıldılar. Günahlardan arınmanın en temiz yolu ise yakılarak öldürülmekti. Engizisyon insanları tövbe etmeye çağırıyor ve suçlu bulduklarını işkence ile arındırıyordu davanın sonucu her ne olursa olsun mahkûm en az bir kez işkenceden geçmek zorundaydı. İdam edilenlerin mal varlığına ise engizatörler el koyuyorlardı, sanırım bu suçlu sayısının fazlalığını açıklamaya yetecektir. 

Tek tük görülen cadı davaları tam bir kıyıma dönüşmesi ise Heinrich Kramer isminde bir adamı katıldığı başarısız cadılık mahkemesinde yargılanan kadına şeytanlarla birlikte olup olmadığını, onlarla nasıl cinsel fanteziler uyguladığını sorması sonucu davanın düşmesi ile başladı. Berat eden mahkûmu takip ederek taciz eden Heinrich Kramer, bölge papazı onu yöreden kovunca o kadar öfkelenmişti ki inzivaya çekilip cadı avcılığının yöntemlerini anlatan bir kitap yazmaya başladı. Kitabın adı Malleus Maleficarum yani ''Cadıların çekici'' idi. Kramer, yazdığı kitaba Jacob Sprenger'in illustrasyonları ile renk kattı ve papa'ya göndererek onayını istedi, kitabı üstünkörü inceleyen 12 Kardinalin imzası ve Papa fetvası ile kitap yayınlandı üstelik henüz işlevselleşen matbaa ile binlerce çoğaltarak her yere ulaştırıldı. Kitap cadıların nasıl tespit ve teşhis edileceğini, onlara uygulanacak işkenceleri, onların büyü tekniklerini anlatıyor ve mutlaka cezalandırılmalarının gerektiğini söylüyordu. Artık Cadı avının el kitabı hazırdı. Ortaçağ Avrupa'sında her ne kadar kilise egemen olsa da paganizme ait inanç ve pratikler halk arasında devam etmekteydi. Otacı, şifacı, sağaltıcı halk doktorları hatta büyücüler halkın inanç dünyasında oldukça yer kaplıyor, üstelik herhangi bir sağlık yardımına ulaşamayan Avrupa köylüsünün yegâne doktorları olarak hizmet veriyorlardı. Kilise bundan oldukça rahatsızdı, kendi yetiştirdiği doktorları meşru görürken halk şifacılarını mesleklerinden men eden kanunlar çıkarıldı. Kilise doktorlarının tedavi yöntemi ise yalnızca tanrıya dua etmekti. Cadıların erkek bir keçi kılığında kırlarda dolaşan İblislerle cinsi münasebette bulunduğuna ve şeytanın sapkın şehvetini bir hastalık gibi kaptıktan sonra önlerine gelen tüm erkeklerle yatarak bu şeytani enerjiyi erkeklere aktardıklarına inanıyorlardı. Şüphesiz keçi kılığındaki bu iblis, paganizmin kırlarda dolaşarak flüt çalan şehvet dolu tanrısı Faun'lardan başkası değildi. İşin aslı ise pagan inancındaki gündönümü bayramlarında kadınların yaptıkları sembolik çıplak danslardı. Cadılıkla suçlanıp yakalanan kadınlar korkunç işkenceler altında suçlarını itiraf etmek zorunda kaldılar ve şeytanın bir erkek kılığında kendilerine yaklaştığını söylediler. Elbette tüm bu iddialar gerçek olmasa da altı boş suçlamalar değildi, kilise halk inançlarını yargılarken yine halk inançlarını referans alıyordu. Demonların etki altına aldıkları kişi ile cinsel birlikteliği Türk şamanizminde de karşımıza çıkıyor, Şamanın yardımcı ruhu aynı zamanda onun eşidir de.

Bir kadının cadı olup olmadığını anlamanın bir başka yolu ise süt ve tereyağı üretimiydi. Komşularının inekleri az süt veriyor ve bu sütten elde edilen tereyağı az miktarda olurken yakınlarda oturan ve inekleri çok süt veren bir kadının cadılıkla suçlanması işten bile değildi. Güya cadılar şeytana adadıkları hayvanlarını şeytan adına otlatıyor ve ürün alırken şeytanın adını anıyorlardı. Komşularının sütünün azalması ise yine şeytan adına yapılan bir büyü tekniği ile mümkün oluyordu. Buna göre; Cadılar ağaca sapladıkları bir baltanın sapını büyülü sözler söyleyerek inek memesi gibi sağıyor ve komşu ineklerinin memelerindeki sütü buradan kendi kovasına aktarmış oluyordu, bu tip büyü yapan cadılara Milchzauberin yani süt büyücüsü deniliyordu. Artık komşuluk tehlikeli bir hal almaya başlamıştı, çocuklara temiz yüreklilikle elma ikram eden bir kadının cadılıkla suçlanması işten bile değildi. Çünkü elma bir cadı elinde zehirli bir silaha dönüşebilirdi. Bir başka cadı çeşidi ise Weterhexen yani kötü hava cadılarıydı. Bunlar fırtına çıkarabilir, yağmur ve dolu yağdırabilirdi. Şamanların yada taşı ile hava olaylarını kontrol etmesine benzer şekilde şeytanın temin ettiği bir toz vasıtasıyla yağmur, kar,dolu yağdırabilir, fırtına çıkarabilirlerdi. Dolu yağışı ya da ekinlere zarar verebilecek herhangi bir doğa olayı cadı avı başlatmak ve uzun tahkikatlar yapmak hatta bir iki suçlu bulup onları işkence altında konuşturmak için yeterliydi. Bu işkencelerde ölümün tek kurtuluş olacağını anlayan kadınlar şeytan tarikatına üyelik, gizli toplantılar, orji ayinleri ve daha bir sürü ağır ithamı kabul ediyorlardı. Artık suçu ispatlanmış cadının katledilmesi ile halk da teskin edilmiş, huzursuzluk sona ermiş oluyordu. Cadılar için yapılan bir başka suçlama ise yamyamlıktı, ebe kadınların ki bunlar genellikle halk şifacıları olurlardı, yeni doğmuş bebekleri tıpkı hikâyelerde olduğu gibi kazanda pişirip yedikleri ve bunlardan sihirli iksirler ve kremler yaptıklarıydı. Çalınan bu çocukların yerlerine güya şeytanla birleşmeden doğmuş insan/şeytan kırması yaratıklar bırakılıyor bu yaratıklar ise henüz küçük yaşta ölüyor ya da kaçıp gidiyorlardı. Aileler cadılardan korunmak için bebeklerinin ve loğusa kadınların yanına demirden yapılmış nesneler bırakıyorlardı. Bu inanç aynen Türk şamanizminde de bulunur ve aynı gerekçeyle demir nesneler kötü ruhlardan korunmak için kullanılır.

Engizisyonun uyguladığı cadı kıyımından hayvanlar da nasibini aldılar. Örneğin evcil bir domuz bir çocuğu yediği için mahkeme önüne çıkarılıp yargılanmış ve idam edilmiştir, İnsanları ısıran köpekler bile mahkemeye getiriliyordu. Dava edilen hayvanın mahkeme önüne çıkarılması kanunen şarttı ürünleri telef eden çekirge ve fare gibi hayvanları cebren mahkemeye getiremeyecekleri halde sanıklar çağrılıyor engizisyonun atadığı avukatlar fare ve çekirgelerin doğaya yayıldığını ve tebligat yapılamadığını anlatmakta güçlük çekiyorlardı. Bazı hayvanların ise cadılarla işbirliği içinde olduğu düşünülüyordu, öldürülen kediler yüzünden farelerin çoğalması ve sonucunda patlak veren veba salgınlarından yine cadıların sorumlu olduğuna inanılmıştı. Cadıların aynı zamanda hayvanlara ve özellikle kurda dönüştüğüne inanıldığı için Avrupa boz kurdu'nun (Canis lupus lupus) soyu tükenmekle karşı karşıya kalmıştı. Bu inanç şamanizmde ve Alevi/Bektaşi inancında da don değiştirme şeklinde bulunur. Lycanthrophy suçlaması ile birçok insan (bunların içinde gerçekten hasta ruhlu katiller de vardı) yargılanıp idam edilmiştir.