"Canavarlarla boğuşanın dikkat etmesi gereken şey bu süreçte kendisinin de canavarlaşmamasıdır. Derinliğe uzun süre bakarsanız derinlik de size bakmaya başlar."

Friedrich Nietzsche



Bir zamanlar Dovre'de bir çiftlik evinde yaşayan bir cadı vardı. Bir noel arifesinde cadının evindeki hizmetçi kız bir fıçıyı temizlemekle meşgulken cadı bir şişenin içinden çıkardığı cadı kremini süpürgesine sürdü ve üzerine binerek birdenbire bacadan uçup gitti. 

Kız hayretler içerisinde bunun nasıl bir numara olduğunu anlamak için cadının kullandığı kremden bir parça aldı ve hamur teknesinin içine girdikten sonra tekneye sürdü. Tekne içinde hizmetçi kızla birlikte bacadan uçup gitti ve Bluekolls'e kadar hiç durmadı. Oraya vardığında birçok cadı ve Yaşlı Erik çoktan toplanmıştı. 

Şeytan, müridlerine verdiği vaazı bitirdiğinde herkesin orada olup olmadığını anlamak için kalabalığın üzerinde göz gezdirdi ve o sırada hamur teknesinin içindeki kızı gördü. Kara kitapta adı yazmadığı için onu tanımıyordu. Bu yüzden çiftliğin sahibi olan cadıya 

"Şu ardına takılıp gelen kız! O da defterimize adını yazıp imzalamak ister belki," diye seslendi. 

Cadı, hizmetçi kızın da aralarına katılacağını umarak "Tabi," dedi "Kendisi benim hizmetçimdir, buraya geldiğine göre defteri de imzalayacaktır.

Yaşlı Erik, aldığı bu cevaptan sonra kara kaplı defteri hizmetçi kıza uzattı ve "Adını yazdıktan sonra imzala, böylece aramıza katılmış olacaksın," dedi.

Hizmetçi kız, defteri hiç çekinmeden aldı ve bulduğu ilk boş sayfaya "Ben, İsa'nın adıyla Tanrı'dan doğdum!" yazdıktan sonra kendi kuşağının arasına soktu.

Şeytan, içinde Tanrı'nın adı yazan bir deftere artık asla dokunamazdı. O anda tüm cadılar bindikleri nesneyi kırbaçlayarak havalandı. Kimi süpürge, kimi fırıncı küreği ya da kara kazanlar, kimi ise ölü atlar, domuzlar ve hatta ölü insanlar üzerinde kamçı vurarak göğe doğru yükseldiler. 

Onların uçup gittiğini gören hizmetçi kız da kendi uçan hamur teknesini kamçılayarak havalandı ve onları takip etti. Bir süre sonra cadılar, bir dağın yamacına inip bir süre dinlendiler, oradan vadideki gölün kıyısına kadar inip tekrar havalandılar ve bu kez daha yüksek bir dağı aştılar. 

Hizmetçi kız bu yüksek dağı kendisinin de aşabileceğini düşündü ve onları takip etmeye devam etti. Bindiği hamur teknesi yerden sıçrayıp duvarı aşan bir kedi gibi dağın üzerinden hızla diğer tarafa geçerken kız sevinçle bir kahkaha attı ve "Bu iş hamur teknesi için çocuk oyuncağıymış," diye haykırdı. 

İşte tam o sırada kara kaplı defteri elinden düşürdü ve hamur teknesi önce yavaşladı sonra da ağır ağır yere indi. Kız Şeytan'ın kitabını imzalamasa da onunla Sabbath'a katılmış ve onunla konuşmuştu. 

Yolun geri kalanını cadılara ve Yaşlı Erik'e ulaşana kadar yaya devam etmek zorunda kaldı. Onu taşlıklar, çamurlu yollar, karlı dağlar bekliyordu, gidecek uzun bir yolu vardı…