Bu gün elim bir olay ile birlikte umudu tükenmeyen bir eylem adamı Şair, yazar ve hukukçu Sadun Köprülü yazımızın konusunu oluşturacak. Anayurt sınırının hemen ötesinden Irak'ın içlerine kadar uzanan Türkmeneli beldesinde,sayısızca yaşanan ve fırsat buldukça baş gösteren Türk katliamlarından birinin 60. yıl dönümündeyiz.Yurtlarından koparılmak istenen kadim Türk milletine gözdağı kıyımı yaşatıldığı günler14-16 Temmuz 1959, belleklerdeki adı ile Kerkük Katliamı.Çığlık çığlık ezgiye dökülmüş hoyratlar ile anlatılan acı… Ve Sadun Köprülü o sırada henüz iki yaşında, kardeşi Ümit Köprülü'nün anılarından öğrendiğimiz kadarı ile minicik ellerinin savurduğu çakıllar ile başlattığı mütecavize karşı savaşını son nefesine kadar sürdürmüş kişilik.

Türkmeneli 1055 yılında devletleşme ihtiyacı dayatacak kadar Türk, Anadolu Türkiye'si kadar anayurda ait. Zaman 1900'lere geldiğinde, çürümesini durdurup iyileşip ayağa kalkamayan Osmanlı'dan koparılmış bir belde. Kendi yurtlarında üç yüz elli yıldan fazla zamandır demokratik yönetim biçimleri ve demokrasi kurumlarının beşiğini özenle beleyen Avrupalı devletler konsorsiyum gibi çalışıp, 1917 yılında kral ithal ederek bir ortaçağ yönetim biçimini getirir, Irak ve Suriye coğrafyasına.

Yeni kurulan devlet yönetimi krallıktır ancak gerçekte bir parçalama bölme ofisi ve memurlarının sistemidir. O dönemde açılan yaralar asla sağalıp ferahlamayacaktır. Ne Arap, ne Kürt ne Türk ne de diğer unsurlar rahat yüzü görmeyecektir. Yüz yıllık süreç içinde yaşanan siyasal, kültürel, dinsel bölünmenin ve yaşanan acının sınırı var mıdır, bilinmez. Tarihsel kaderleri bütünleşik olanlar unsurlar kaderlerini yönetemez, kimlikler kendi içinde bile bin parçaya bölünüp asla birleşemeyecekleri bir atmosfere itilirler. Süreç halen işlemektedir.

Türk bu toprakları bin yıldan fazla yönetti. Türk'ün tarihsel seyirderekabet ettiği unsurlar genlerine işleyen bu yazgıyı silmek ister gibi nedeni ne olursa olsun, yurdun asli öznesi Türk'ü tüketme eğiliminde. Kerkük katliamı bu amaca yönelik kıyımlardan sadece biri. Yönetimsel sistem değişimleri ana fikri değiştirmiyor. Canlı örneği yaşanır Kerkük'te;Türkmenlindeki Türklerin eşit halklar içinde özgür temsil ve insanca yaşama umuduyla 1958 Irak devrimini desteklemişlerdir. Devrimin birinci yılında o umudun kutlamasını devlet ile birlikte yapmak için Türkmenler sokaklarda gösterilerde, sevinçtedirler.

Krallık yönetimince Rusya'ya sürülen Molla Mustafa Barzani devrim ile birlikte 11 yıllık sürgününden dönmüştür.Emperyalizm hizmetine vereceği mesaisi vardır, merkezi hükümetin örtülü desteğiyle, Barzani taraftarları kutlamalar içindeki Türklere saldırı düzenleyerek olayları başlatırlar. İzleyen üç gün boyunca geceleri basılan haneler, yağmalanan mülkler, sokaklarda parçalanan bedenler, karakollara toplanıp toplu sürgünlere yeltenilen tedhiş hareketleri sürüp gider. Türk toplumunun önderleri hedeftedir, sindirme faaliyeti kapsamında Türkçe konuşmak bile yasaklanır.

Türkiye ne yapar, bu zaman diliminde? Irak hükümetinden bir şeyler yapılacağına dair söz alır ve Türkiye içinde uygulanmak üzere bir Bakanlar Kurulu Kararı yayımlar. Başvekil Menderes'tir, Türkiye ve Türk halkının varlığına, hükümranlığına, haklarına ibretlik bakış açısını yansıtan "Karar (Sayısı 12214) 14-16 Temmuz 1959 tarihler i arasında Kerkük'te vuku bulan hâdiselerle alâkalı resim, film v e sair dokümanların Türkiye'ye sokulmasının ve dağıtılmasının menedilmesi; Dâhiliye Vekâletinin 7.9.1959 tarihli ve A.1/91173-3/85402 sayılı yazısı üzerine, 5680 sayılı kanunu n 31 inci maddesine göre, icra Vekiller i Heyetince 2/10/1959 tarihinde kararlaştırılmıştır." metni gereğince Türkiye Türkleri bilgiyi geç, eksik alır. Öyle ki bu kıyım hakkında halen bilgi sahibi kişi sayısı nadirdir.Türkiye ve Türk milleti kolunu uzatsa tutabileceği kardeşlerinin acısından haberdar edilmez, moral yardım bile ulaştırmaz Türkmeneli'ndeki soydaşlarımıza.

Menderes'in ve ekibinin Türkiye'de üstlendikleri rol gereği midir bilinmez, cılız tepki ve Türkiye içinde itiraz ihtimalini bastırma tavırları belki de kıyıma vermek zorunda oldukları destek nedeniyledir. O günkü muktedirin temsil ettiği maneviyatın bu günkü siyasi mirasçılarının geçtiğimiz yıllarda, Barzani'nin torununa kurdurtulan kukla yönetiminin paçavrası ile Türk'ün bayrağını yan yana getirmesi, Türkiye ve tüm Dünya Türkleri için başka bir ibret alınası bir haldir. O eski görevin devam faaliyetidir.

Bu yazı serisi esasen Türk Ozan şairler ile ilgili. Yurtlarımız arasında gezinirken yol Türkmeneli'ne zaman Temmuza denk geldi. Hatırlamanın amacı kör intikam duygusu değil elbette. Acımasızca katledilerek şehit edilenler binlerce yıl üzerinde yaşadıkları ata topraklarında idiler, mevcut sisteme destek, ufuktaki yaşama adalet- güven duyguları içinde idiler.Fakat hiç beklemedikleri hesaplamadıkları bir gözdağı kıyımı ile sistem dışına itilmenin bir örneğini daha yaşadılar.

Bir daha yaşamamak unutmamaya, ders almaya, şartlar ne olursa olsun gelişmeye, güçlü ve birlik halinde kalmaya bağlı. Siyasal sınırlardan bağımsız Türk topluluklarının birbirine ilgisinin kesilmemesi, haksızlıklara kıyıma uğramış aziz ruhların yâd edilmesi,öykülerimizi dünden yarına aktaranları anmak amacındayız. Bu düşüncelerle Türkmeneli simalarını tararken Sadun Köprülü'de karar kıldım.

Sadun Köprülü 1 Temmuz 1957'de Kerkük-Altınköprü'de doğar,eğitiminin tamamını Irak'ta sürdürür ve Bağdat Hukuk Fakültesini bitirir. İlk çocuk yaşlarından itibaren Irak ve Dünya Türkleri ile yakından ilgilenir. Bulabildiği her fırsatta Türkiye'ye koşmuş Türkiye ile Türkmeneli'nin temasını kaybetmemesi için ölesiye çalışmıştır. Mesleki ve edebi çalışmalarının öznesi daima millet ve vatan sevgisi olmuştur. Umudu tükenmeyenlerdendir,Kerkük hoyratları tadında dörtlükleri ile haykırır.

"Kaz Ankara
Ocakta kazan kara
Kerkük'te düşmanların
Mezarın kaz Ankara"

"Toplar bizi
Kayalar toplar bizi
Biz bizden ayrılmayız
Türk aşkı toplar bizi"

"Türk eğer
Bayrağa baş Türk eğer
Korkudan dünya titrer
Bir olursa Türk eğer"

Öylesine büyük bir aşk besler ki Türkiye'sine, karşılığı hapisler zindanlar da olsa sevgisini saklamaz. Türkiye'nin Başbakan Cumhurbaşkanlarının yaptığı Irak'a diplomatik ziyaretlerde Türkün İstiklal Marşını okuyarak,Türkiye'yi överek karşılayacak, her coşkulu karşılamasının bedelini hapis yatarak ödeyecektir.

Türkiye Türkçe 'sini öğretilmesini, Türkiye'den gazete dergi kitap getirtmeyi, okuyup okutmayı, Türk kültürünün ifadesi ve kesintisiz sürmesi için her türlü fırsatı değerlendirmeyi, Türkmen davasını ulusal ve uluslararası dünyada anlatabilme fırsatlarını oluşturacak destekleyecektir. Ödülü Baas rejiminde 17 yıllık hapis ve sonrasında 6 yıllık Amerika Sürgününü göğüsleyerek 57 yıl süren bir yaşamı olacaktır. Kalbi erken yorulur, 21 Temmuz 2014'te sessiz bir uyku eşliğinde sevdiği ana vatanından sonsuzluğa gider.

Sadun Köprülü hayattayken Kerkük'te üç adet kitabı basılmış, yine şiir destan ve siyasal konularda yazdığı eserlerini basıma hazırladığı ailesi tarafından ifade edilmiştir.Ne yazık ki Türkiye'de bu kitaplar satılmıyor. Zira aramalarımda satış yapan bir yayınevine rastlamadım. Bazı yazı ve incelemelerde, web ortamında antoloji sitelerinde parça parça eserlerine rastlamak mümkün. Bizler için, bu eserlerin tümünün ülkemizde basım yayımı ve bulundurulması tutku olmalı.

Bu adanmış ruh şad olsun, nesilden nesile aktarılsın unutulmasın.Can Türkiye'si onu tüm canı ile sevip yâd etsin.

Can Türkiyem

Can Türkiyem güneş rengin açanda

Bahar koksun her bir yana saçanda

Sevenlerin gönül derdin açanda

Çok sevinem İstanbul'u görende

Toprağını öpüp yüzüm sürende

Can Türkiyem temiz Türkçe dilim var

Çok güvenir hiç darılmam dalım var

Sensiz bana ayrılık var ölüm var

Canım Kurban bayrağa can Verene

Sadun Köprülü


Nurşen Karakaş, İstanbul, 09/07/2020