Stoa Felsefesinin Kuruluş Fragmanları 

Her insan biraz "Stoacı" olmalı bu zorlu sorunlu bunalımlı dünyada. Bir parça Stoacılık bulaşmamışsa üzerimize, ruhsal sorunlar, bunalımlar başlar. Stoacılık kendi başına kalan geçmiş bir felsefi akım değildir, bir çok felsefi akıma ve dini anlayışa da bulaşmıştır. İslam da buna dahil (bunu sonra başka kitapta anlatacağım).

"Stoa" Yunanca, "direklere dayanmış açık bir dehliz" anlamına gelmekteymiş. Bizim Kıbrıslı Zenon, derslerini, Atina'da böyle bir mekanda verirmiş. Epey uzun yaşamış, bilgeliği ile ün salmış, değerli öğrenciler yetiştirmiş. Öğretileri ile sonraki kuşakları etkilemiş.

Stoacılığın 3 ayrı dönemi olduğunu iddia eder felsefeciler. Detaya girmeyeceğim meraklısı en azından Google a müracaat eder. Stoacılığa daldığınızda biraz araştırdığınızda, o akımın sizi rahatsız edecek bir bakışı olmadığını göreceksiniz.Temel amaç insanın mutluluğudur. Bunun içinde insanın "doğada ve doğasına, doğaya uygun" yaşaması gerekir derler. Bundan pasifizm anlayan da çıkabilir panteizm de çıkabilir. Her stoacılıkla ilgili bir şeyler okuyan diğer bilgeler kendisinden debir şeyler katmıştır ona, sonraki dönemdeki yorumcular, bilgeler Stoacılığı zenginleştirmişlerdir...

Çok basit formüle edenler de vardır:

Hayatın sana sunduklarını kabul etmek önceliktir, sonra nefsinize sahip çıkın der. Yani nefsiniz, yani zevkiniz, arzunuz, acı ve korkunuz tarafından kontrol edilmeyesiniz der. Çevrendeki dünyayı anlamak için aklını kullan, doğanın sana sunduğu tüm görevi kabul et, diğer insanlarla bilgelerle beraber çalış, başkalarına karşı dürüst ve adil ol der.

Tam buraya Epiktetos'un bir söz demetini yapıştırayım:

"Nasıl saat günün bir parçasıysa ben de öylece bütünün bir parçasıyım. Saat gelir geçer, ben de gelir geçerim. Görevim elimde olanı yapmak ve üst yanına kulak asmamaktır. Deniz yolculuğuna çıkarken gemiyi, kaptanı ve mevsimi seçerim. Bu, benim işimdir. Yolda bir fırtına koparsa asla umursamam. Bu benim işim değildir. Kaptanı seçmek benim elimdedir, fırtınayla uğraşmaksa kaptanın elindedir. Bilgelik, bizim olanı ve olmayanı bilmek, ona göre davranmaktır…"

Evet Zenon ile girmiştik konuya, M.Ö. 330 lu yıllarda doğmuş bu bilge insan. Kendi okulunu kurmadan önce de başkalarının öğrencisi olmuş.

Bu kitapta fragmanları yer alan ve Zenon'un yerine okulun başına geçen bir bilge daha var: Onun adı Kleanthes. Bu muhterem adam da bizim hemşerimiz sayılır. Çok güzel bir yöremiz olan Asos da doğmuştur. M.Ö 330-230 yıllarında yaşadığı söyleniyor yani neredeyse 100 yıl yaşamış gibi, yani yabancı sayılmaz, bizim topraklarımızın bilgesi yani.

Zenon okulunda demiş ki: "Var olan her şeyin ilk maddesi TÖZ dür" "ve tümüyle ebedidir" diye de devam etmiş. (Buradan Spinoza'ya da gidersiniz. Onuda bir başka kitapla anlatacağım nasipse).

"Mutluluk yaşamın sorunsuz akışıdır" demiş, "Mutlu yaşamak için erdemin kendisi yeterlidirdiyerek, erdem ile mutluluğu ilişkilendirmiş bu büyük bilge.

"Daha kötü bir şey yoktur iftiradan" demiş Kleanthes ve şairane devam etmiş sözlerine; "Zira inananları kandırır gizlice/Nefret edilmesineneden olur masumdan" ...

Bu isimlerin ardından anılan okulun çizgisinde Epiktetos var,Senecavar, Cicero var, Marcus Aurelius var...

Yolu "Bilgelik", "Adalet", "Yiğitlik", "Ölçülülük" ve "Dürüstlük" erdemlerinden geçen her düşünürün, filozofun üzerinde bu okulun etkisi var.

Daha önce de bir vesile ile demiştim. "Albaraka yayınları çok sıkı kitaplar basıyor sadece bir az daha ucuz olmalıydı" demiştim. Bu da iyi bir çeviri (ki Yunanca ve Latince den çevrilen bir kitabın altında Cengiz Çevik adı varsa o çeviri iyidir, aslına sadıktır), iyi bir derleme iyi bir kitap.

Elbette meraklısına…