Sanat çok boyutlu bir alandır. İnsanın doğumundan ölüme kadar hayatın içindedir. İnsanı diğer canlılardan farklı kılar, yetenekleri ortaya çıkarır sanat. Toplumu da toplum yapar. Toplumun yaklaşımında izdüşümü sunar. İnsanda yaratıcılığa ve estetiğe ulaşmada etkisi çok fazladır. İneğe veya tavuğa klasik müzik dinletip verimi arttırdığına inanarak sanatı önemsediğimiz algısını yaratmak doğru değildir. Mozart'ı da mezarında ters döndürmemeliyiz, böyle bir hakkımız yok.

Tabii ki herkesin sanatçı olmasına gerek yok, ama her şeye sanatsal, eleştirel ve estetik bakmanın insan olma arasındaki korelasyonu farketmemiz gerekiyor. Her bireyin buna ihtiyacı var. İşte bu ihtiyacı karşılamalıdır eğitim. Kültürel bir olgudur sanat. Bilim kadar önemlidir, bilimle birlikte ilerler. Sanatın bilimden farkı, duyguya hitap etmesidir.

Sanat eğitimimiz de sanata bakış açımızla, yaklaşımımızla alakalıdır. Dünya bizim ülkemizden ibaret olduğunu düşünürsek sanatta hangi aşamada olduğunu anlamayabiliriz. Ancak kendimizi kıyaslayacağımız kıstas alacağımız ülkeler bulunmakta. Bunu şehir düzenlerine kadar yansıtan Avrupa ülkelerinde görebiliyoruz.

Bizde İlkokullarda haftada birer saat Görsel Sanatlar ve Müzik dersi konulmuş (yılda 50 saat), ancak 1., 2. ve 3.sınıfta Serbest Etkinlikler dersiyle alan açabiliyorsunuz. Ortaokullarda da ikişer saat (yılda 50 saat), Seçmeli Derslerle dört saate kadar hak kullanabiliyorsunuz. Liselerde ise (Güzel Sanatlar Liseleri hariç), yine ikişer saat zorunlu(yılda 100 saat), ikişer saatte seçmeli hakkınızı kullanarak yılda 300 saat sanat eğitimi almaları mümkün olabiliyor. Bazı ülkeler Edebiyatı da sanata dahil ediyor.

İlkokullarda Görsel Sanatlar ve Müzik derslerini kendi Sınıf Öğretmenleri veriyor. Ortaokullarda ve Liselerde uzman öğretmenler tarafından eğitim verilmekte. Ortaokul ve Liselerde öğretmen yeterliliği söz konusu, ancak Sınıf Öğretmenlerinin büyük bir kısmında bu yeterlilikten söz edemiyoruz. Bunda Sınıf öğretmenliği eğitimi almamış öğretmenlerin payını pas geçemeyiz. Yeteri kadar sanat eğitimi almış öğretmenlerimizin de gittikleri okullarda öğrencilerine sanatsal dokunuşlarla kişilik gelişimlerine ne kadar çok katkı sağladıklarını görüyoruz, duyuyoruz.

Avrupa'da ise durum, ISCED 1 (Temel Eğitimin birinci aşaması) seviyesinde ülkelerin yaklaşık yarısı sanat eğitimine yılda aşağı yukarı 50'den 100 saate kadar zaman ayırır. Bu sanat eğitimi ders saati dışında kalan ülkeler bir yandan 36 saate kadar sağlayan Lüksemburg ve diğer yandan 165 saate kadar bulunan Portekiz ve 318 saate kadarsağlayan Lihtenştayn'dır.

ISCED 2 (Temel Eğitimin ikinci aşaması) seviyesinde sanata ayrılan zaman, yaklaşık sanata her yıl 25'ten 30 saate kadar zaman ayıran ülkelerin yarısıyla ISCED 1 seviyesinde ayrılan zamandan kısmen daha azdır. Bu sanat eğitimi ders saati dışında kalan ülkeler Fransa (ISCED 2 seviyesinin ilk iki yılında 108, sonra 72 saat),İtalya (132), Avusturya (190).

Sınıf öğretmenleri genellikle profesyonel öğretmen eğitimlerinin parçası olarak sanat derslerinde eğitim alırlar. Uzman sanat öğretmenlerinde durum böyle değildir. Uzman sanat öğretmeni olmak için, çoğu ülkede sanat öğretmen adayları bir sanat dersinde (resim, müzik vb.) bir yüksek lisans ya da doktora derecesine sahip olmalıdır ve profesyonel öğretmen eğitimini tamamlamak zorundadır. (Bkz., Eurydice, Avrupa Eğitim Bilgi Ağı-2009)

Pek az ülkede profesyonel sanatçılar eğitime dahil edilmektedir. Diğer ülkelerde pedagojik eğitimden yoksun olduklarından profesyonel sanatçılar tercih edilmezler. Yalnız çoğu ülkede müfredat dışı eğitime de olanak sağlanmış olup proje tabanlı eğitimle profesyonel sanatçılardan da faydalanma yoluna gidilmektedir.

Sanat eğitiminde müfredatın veya ders saatlerinin yanında asıl önemli olan etkenin öğretmen olduğunu görüyoruz. O ülkenin sanat eğitimi düzeyi, müfredatı, ders sayısı kadar değil, öğretmenlerinin aldığı sanat eğitimi kadar olduğunu anlayabiliyoruz.

Görüldüğü üzere ufak tefek eksiklerimiz olmasına rağmen sanat eğitiminde büyük bir sorun görülmemektedir. Bu sorunlar diğer milletlerin olduğundan fazla değil. Aşağı yukarı amaçlar da kaygılar da benzer. Asıl sorun toplumun sanata bakış açısı. Kültürel mirasımızın da bol olduğu ülkemizde bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Mevcut bakış açısıyla bakarsak Sultan Ahmet Camii'nin arkasındaki gökdelenleri artarak görmeye devam ederiz. Bundan sonra da şehirlerimize ihaneti alışkanlık ediniriz maalesef.

Farkında olmasak da sanat eğitimi şu dört özelliği kazandırır: Özgüven, saygı, sanatsal bakış açısı, yetenekleri keşfetmek. İhtiyacımız olan şeyler değil mi? Friedrich Nietsche'nin şu sözüne de kulak versek fena olmaz: "Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır."