Malum 3 Mayıs hakkında bir şeyler yazarım ama pek içimden de gelmedi bu saate kadar. Yazılanlara göz attım, kendini Türkçü, milliyetçi, gören kesimin yazdıklarını okudum hep de okuyordum.

En son Perinçek'in "Türkçülük" hakkındaki ifadeleri çerçevesinde yazılanları okudum. Zaten bu ülkede bırakın Türkçülüğün, Türklüğün bile tadı tuzu kalmadı. Ve yine malumunuz iktidar partisinin başı da "Türk" kelimesini kullanır oldu k- bu sözcük onun açısından ağzına Şeytan sözcüğü kadar itici gelirdi. Perinçek'in "Türkçü" övgü sunması, diğer taraftan isimleri "katil", "mafya" gibi kavramlarla anılan "kriminal" tiplerin milliyetçiliğe sığınıp sosyal medya üzerinden övgüler alması da bir başka olgu.

Bunları gördükçe ben pek yakında "imralı canisinin" yeni demeçler verip; "Annem Türk ve Türklük anneden geçer, Heval Atsız'a Ruhê wî şad, cîyê wî behîşt û rêka wî berdewam be." demesini bekliyorum (Gerçi o caninin Kürtçesi, benim sonradan öğrendiğim Kürtçe kadar bile yoktur)
Dedim ya bu ülkede, "bırakın Türkçülüğün, Türklüğün bile tadı tuzu kalmadı" boşuna demedim.

Her neyse fotoğrafını paylaştığım kitap yeni bir kitap değil. Sanıyorum baskısı da kalmamıştır. Şu anda Türkiye'mde kendini "Türk milliyetçisi" görenlere sorun bilinmez. Bu kesimin ezici çoğunluğu kara cahildir, okumazlar, düşünmezler, tarih hiç bilmezler. Kendi düşüncelerinin köklerine inmezler. O düşüncelerin oluştuğu koşulları analiz etmezler, "sloganların" tatmini ve "lider sultasının ezikliği" yeter onlara.

Kısaca yazar hakkında bilgi vereyim: İlyas Macid (1881(?)-1916), yılları arasında yaşamış, genç yaşta tifüs salgınında vefat etmiş. yaşamının sonuna kadar öğretmenlik, askerlik ve yazarlığı birlikte yürütmüş bir yazar, bir aydındır.

Dönemi Osmanlı'nın son demleri, Balkanların adım adım elden çıktığı dönemler. Bir aydın, bir subay, bir eğitmen olarak bir çıkış yolu, bir reçete arayışı içinde, tezlerini sunmaya çalışır yazılarında. Akçura'nın "3 tarz-ı siyaset" eserini okuyanlar bilir bu arayışlar. İmparatorluğun yıkılmasının önlenmesi ile ilgili öneriler düşünceler üretilir o dönemlerde. İlyas Macid de "Türkçü" yola baş koymuş, çözümü bunda arayan bir düşünür.

Öyle ırkçı, yobaz biri değil. Bir yandan "İslam" övgüsünü kullanırken, diğer taraftan bir "Gök Tanrı" kavramanı da kullanır… İslam'ı o günler için bir "birlik" sağlayıcı kavram gibi görür diğer taraftan da, İslam dışı Türk kültür tarihinin kavramlarını kullanır.

Tahminimce eğer yaşasaydı Kurtuluş savaşının büyük destekleyicisi, Atatürk'ün bir yoldaşı ve kim bilir cumhuriyet ideolojisine Akçura'dan fazla katkısı olabilirdi.

Paylaştığım sayfanın dili 1910'ların Türkçesi değil, ona ait bir yazının sadeleştirilmiş hali. İfadelerin ustalığını, edebiyat açısından güzelliğini ve de "ajite etkisini" duyumsamışsınızdır.

Şuraya varmak istiyorum. Kendini Türkçü Milliyetçi gören kesimin köklerini iyi bilmeleri, Türkçülük olgusunun oluşmaya başladığı koşulları öğrenmesi gerekir.

Ne yazık ki günümüz Türkçülerin bulunduğu nokta, söylemleri, siyasi arenadaki savları İlyas Macid'den daha ileri bir seviye değil. Artık Balkan savaşlarının olduğu dönemde değiliz. Soğuk savaş dönemini de tükettik. Yeni söyleyebilecek neleriniz var? Bunları düşünmek gerek.

Arap kültürü ve gelenekleri bataklığına gırtlağınıza kadar batmışsınız ama elinizi bataklıktan dışarı uzatıp Bozkurt işareti yaparak Türklük ifade ediyorsunuz. Elbette bu kişisel ya da kendiniz gibi olanlarala güçlü bir tatmin duygusu sağlar ancak Ne Türklüğe ne Türkçülüğe bir katkısı yok. Ancak "onun bunun" emir kulu olursunuz.

2020 yılındasınız, Bilimde, Teknolojide Sanatta ne kadar iyiyseniz o kadar güçlü olursunuz. "Kutsal ülkü" bilim sanat teknolojide artık. Altay dağlarının aynası artık digital dünya. Yazarın metinde dediği gibi; "Bilim ve Bilgi bütün manevi varlığınız" olmalı. Kendinize Bilimden başka yol gösterici ya da manevi değer aramayın. Artık kılıç yok, süngü yok, Arabi lakırdılar da işe yaramıyor ki yarasa, önce Araplara yarardı...

Okuyunuz, ne bulursanız okuyunuz. Düşünmeyi, analiz etmeyi, akıl yürütme yöntemlerini okuyunuz.
Okuyunuz...