KUZEY AZERBEYCAN

Ozanlar, şairler, aşıklar Türk'ün öğretmenleri... Kulaklarımıza ulaşan ulaştırılan nida Dede Korkut'tan yankılanıyor. Çağlar boyunca toplumun doğal eğiticisi olan bu şahsiyetlerin duyuş ve düşünüşleri toplumu etkiliyor, uyandırıyor, amaç ve ufuk veriyor. Onların duyuş ve söyleyişleri haksızlığı, yolunda gitmeyeni, olması gerekeni, var iken elimizden alınanı, hataları, alınması gereken dersleri aktarıyor. Dar'a çekilirken, yüzülürken, hor görülürken doğruları değişmiyor, haykırışları kısılamıyor. Susmayacağını haykırarak söylerken sorumluluğu da üstlenip, bedel ödüyorlar. Tarihte bıraktıkları izlere baktığımızda sayılarının az olmadığını görüyoruz. İyi ki de az değil, daima halk üzerinde etkililer ve şükür ki bize neyi doğru yapmamız gerektiğini söyleyen ardılları var.

Susmayan ve bedel ödeyenlerden biri Borsun'lu Mezahir Ahundov. Kuzey Azerbaycan'ın Tartar Rayonu(Karabağ bölgesi)nda bulunan Borsun kentinde 1909 yılında doğar. Babası pamukçu Meşedi Hamza rejime muhaliftir,1925 yılında tutuklanır. Babasının muhalifliği ve hapisliği şairin yetmiş yıllık hayatı boyunca etkili olur. Tutuklamanın öncü yan etkilerinden biri oğul Mezahir'in okuldan uzaklaştırılmasıdır. Baba mirası ömrünün her devresinde takip eder, okulda, askerdeyken, hapiste sürgündeyken, geri dönüp çalıştığı dönemlerde…

Eğitimini şair edebiyatçı ve aynı zamanda bürokraside görevler alan hesapsız sorgusuz dost kardeş elini uzatan Samed Vurgun ile tanışmasından sonra, onun yardımı ile Gence'de tamamlayabilir. 

Mezahir söylemeye yazmaya başlamıştır susmaz susamaz. Millet, ülke, kayıplar için susulmaz zira. Bu dönemde şiirlerini Daşkın adıyla imzalamaya başlamıştır. 

Mezahir Daşkın 1941'de gönüllü askerdir, görevinin bir kısmı İran'da bulunmasını gerektirmiştir. İranda ve Güney Azerbaycan'da bulunan ozan şair çevresindeki isimlerle diyaloglar kurar. 1942 Kırım'da görevlendirildiği dönemde savaşta esir düşer. 1946 yılına kadar süren esareti Sovyet idaresince, babadan muhalif mirasının da etkisi ile, şaibeli bulunur. Kurtulup vatana döndüğünde bu kez Sovyet'lerin 'Bıyıklı Zalim'inin sürgününden nasibini alır. Sibirya sürgünü on yıl sürer. 

Samed Vurgun zor şartlara ve zarar görme ihtimaline rağmen her dönemde yapmaya çalıştığı gibi sürgünde de öksüz bırakmaz Mezahir'i, yiyecek, giyecek ulaştırmaya, unutulmadığını hissettirmeye çalışır. Sürgün cezası 1956'da biter ve Bakü'ye dönebilir, Mezahir. Kadim dostu Samed Vurgun'u görmek ister ama geç kalmıştır, eskimeyen dost Samed iki ay öncesinde vefat etmiştir. Şair mahzundur gamlıdır Gence'ye gider. Orada Prof. Bağır Bağırov gayretiyle Folklor Şubesi'nin müdürlüğüne atanır. 1979'daki ata yurdundaki vefatına kadar yaşamını ve çalışmalarını sürdürür.

Mezahir Daşkın babasından annesinden mahrum kalmayı, evden uzak olmayı, yar yitirmeyi, esareti, hapsi, sürgünü, yoksunluğu, yaşamış ama ülkesinden, ülküsünden vaz geçmemiştir. Eserlerini, Türk halk edebiyatından, milletinden, vatanından beslemeye devam etmiştir. Hüzünlüdür gamlıdır şair ancak bezgin yılgın değildir.

SUSMARAM! Diyen ses kulağıma geldiğinde kayıtsız kalamadım, okumak için seçtim. Ruhu şad olsun.

 Susmaram!

Men bir kulam, ezilmişem yük altında, kardaşım,
Sevinç bilmez bir mehkumam, ahu-zardır sırdaşım.
Çiynimdeki kecavede1 gezir böyük hökmdar,
Ecdadımın kanındadır, tahtındakı boyalar.

İnanmasan, get görmeye, vicdan ezen zindanı,
Ohuyarsan daşlarında min bir kemli2 dastanı.
Sual versen o daşlara, danışarlar babandan,
Onu nece yüklemişler heyvanlar tek bir zaman.

Çiyinleri kabar atmış, üzgün düşmüş en sonu,
Ağır yükler ezabından, üsyan ederken onu.
Günde vurub, zencirleyib, tullamışlar3 zindana,
Karlı-buzlu cehennemler menzil olmuşdur ona,

Mene "dinme, sus- "deyirsen, ne vahtacan susacam?
Böhranların, hicranların fermanında kalacam,
Nece susum, danışmayım insanlıkda payım var.
Menim ana vetenimdir talan olan bu diyar,

Nece susum danışmayım, namus bele söyleyir,
Sifarişler4 kebul edib, " yaşayınca öl " deyir.
Nece susum, danışmayım, Türk yurdudur bu torpak,
Oğuzların, elhanların veteninde kimdir,bah ???!!!

Susmayacam, koy assınlar yük altında ölünce,
Tehkirlere hedef olub, düşmen mene gülünce.
Koy O cellad parçalansın, yasaklıkdan sen el çek,
Merd tanısın tarih seni, soruşarken gelecek.

Süd vererken derdli anam, bele deyirdi mene,
Seni kurban besleyirem, Türk yurduna, vetene.
Bu dünyanın şöhretinden, azadlığı üstün tut,
Yaltaklığı, arsızlığı alçaklık bil, sen unut.
Senin sevgin veten olsun, millet olsun, men olum,

Südüm sene haram olsun, heyanet etsen, oğlum.
İndi nece dillenmeyim, eyleyim mi heyanet?
Hani Veten, hani namus ,bir söyle, hani millet?
Men bir kulam, yerim altun, suyum gümüş, özüm ac,
Atam mehkum, Anam sayıl, elim çöreye möhtac.

Dil yaranıb danışmağa, men danışa bilmirem,
Yar sinemi, aç kelbimi, ciyer veremdir, verem !
Koramal5 tek sürünmekden, söyle var mı bir mena,
Nevahtacan çörek üçün girim her alçak dona!

Men insanam, kelbim vardır, keskin zekam, eklim var.
Bes deyilmi çiynimizi yağır6 etdi bu yadlar!
Ne keder ki, hakimlik var ,mehkumluk var, men varam
Zülme karşı usyankaram, ezilsemde, SUSMARAM !!!


Borsunlu Mezahir Daşkın. 1942-ci il
1Kecabe, 2Gamlı, 3Atmışlar, 4Sipariş, 5Kör gibi, 6Yara