Son zamanlarda okuduğum en güzel kitaplardan birisi Forrest Carter'ın yazdığı "Küçük Ağaç'ın Eğitimi" oldu. Forrest Carter kendi yaşamından yola çıkarak yazmış.

Romanımızın kahramanı olan Küçük Ağaç, Kızılderili Kabilelerinden olan bir Çeroki çocuğu. Annesini ve babasını 4-5 yaşlarındayken kaybettiği için büyükanne ve büyükbaba tarafından büyütülüyor.

Büyükanne ve büyükbaba Küçük Ağaç'ı bir yandan sevgi ve şefkatleriyle sarıp sarmalarken, bir yandan da Kızılderili yaşam felsefesine göre yetiştiriyor. Özgüvenli ama şişirilmiş balon gibi değil. Doğayı tanıyan, seven, koruyan, zarar vermeyen, bütün canlılara, kurda kuşa dağa taşa değer veren; insanlara olduğu gibi…

"Yaratılanı severim, yaradandan ötürü." Der ya Yunus Emre, o misal işte…

Gidişatı, yani doğanın işleyişini öğreniyor Küçük Ağaç hayatın içinde. İhtiyacı olandan fazlasını almamayı, güçlülerin ve zayıfların doğadaki dengesini…

Ne yaşarlarsa yaşasınlar, kendi geleneklerinden ve yaşam biçimlerinden asla vazgeçmiyorlar, beyaz adamın dayatmalarına boyun eğmiyor, duvar gibi direniyorlar, çok onurlular.

İsmet Özel'in bir şiirinde dediği gibidir hayat felsefeleri.

"Evet, ilmektir boynumdaki ama ben

Kimsenin kölesi değilim…

Tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya,

"Tarantulaymış benim adım" diyecek değilim.

Tam düşecekken tutunduğum tuğlayı,

Kendime rabb bellemeyeceğim.

Razı değilim beni tanımayan tarihe,

Beni sinesine sarmayan tabiattan rıza dilenmeyeceğim."

Küçük Ağaç, çok iyi bir gözlemci, büyükanne ve büyükbabasının her hareketini gözlemliyor, ağızlarından çıkan her söze çok dikkat ediyor. Onların davranışları üzerine kendi yaşam felsefesini oluşturuyor. Aslında bütün küçük ağaçlar öyle değil midir? Çocuklarımız söylediklerimizi değil, yaptıklarımızı yaparak büyüyorlar.

Kendine özel bir konuşma şekli var. Küçük Ağaç'ın bir çocuk olduğunu bilmeseniz, onu bir yetişkin sanabilirsiniz. Ama öyle büyümüş de küçülmüş çocuklar gibi değil; bu çok sevimli, çok tatlı. Bir yerde görseniz hemen tanırsınız, "Aaaa, Küçük Ağaç!" dersiniz; o denli güzel betimlenmiş.

Çevirisi çok güzel yapılmış. Bence bu çok önemli, çünkü diller arasındaki semantik farklılık eğer doğru yorumlanmazsa duygular, dolayısıyla düşünceler çok değişir. Hani diyorlar ya, çevirmek kitabı yeniden yazmaktır. Mecaz anlatımlar, metaforlar, bağlaçlar inanılmaz güzel kullanılmış. Orijinalinde de o kadar etkili bir üslup kullanılmış mı, çeviri yapan kendi tasarrufunu mu kullanmış, çok merak ettim doğrusu.

Olay örüntüsünü Küçük Ağaç'tan dinliyoruz. Çerokilerin yurtlarından zorla çıkarılıp binlerce kilometre uzaklara gönderilişi, dağlardaki yaşamları, her yerde ve her zaman olan iyilik ve kötülüğün çatışmasını 5 yaşından 11-12 yaşına kadar Küçük Ağaç, uzun uzun anlatıyor.

Büyükanne ve büyükbabaya olan bağlılığını, sevgisini insan yüreğinde hissediyor. Ne yaşarsa yaşasın, o da direnmeyi, boyun eğmemeyi daha küçücükken öğreniyor.

Zaman zaman düşündüğüm bir şeyi, bu kitabı okurken çok sık düşündüm. Amerikalıların dünyaya dayattığı olumsuz Kızılderili algısı…Ne çok severdim Tommiks - Teksas okumayı 11-12 yaşlarında. Genellikle erkek çocuklar okurdu, ama ben de okurdum.

Tommiks'le Kızılderili Kabileler rüyalarıma bile girerdi. Siyularla, Apaçilerle mücadelesinde hep Yüzbaşı Tommiks haklıydı ve o kazanırdı. Kızılderililer, kafa derisi yüzen vahşilerdi. Bize böyle dayattılar, çünkü tarihi kazanan taraf yazmıştı.

Küçük Ağaç'ı bir yanıyla Şeker Portakalı'ndaki Zeze'ye, bir yanıyla Heidi'ye, bilge yanıyla da Küçük Prens'e benzetebilirsiniz. Çok fazla duyguyu bir arada yaşıyorsunuz okurken. Hatta duygularınız çarpışabilir, gülerken birdenbire ağlayabilirsiniz.

"Küçük Ağaç'ın Eğitimi", okuyan herkesin kendi payına düşen hayat dersleri alabileceği bir kitap. Küçük çocuğu olan anne babaların ve öğretmenlerin okumasını tavsiye ederim.

Bir anne olarak iki Küçük Ağaç'ım ve bir öğretmen olarak onlarca Küçük Ağaç'ım oldu benim. Onlarla yürüdüğüm yolda akademik bilgi ve becerilerimi yüreğimin sesiyle birleştirmeye çalıştım hep. Hayat kitaplarda yazıldığı gibi yaşanmıyor, yüreğinin sesini de dinlemek lazım bence.

Her çocukta başka bir dünya saklı ve ben onları keşfetmeye çalıştım. Umarım çorbada tuzum olmuştur.

Bütün Küçük Ağaçlarıma en kalbi duygularımla selam olsun.