"İnsanlar konuşa konuşa anlaşır" demişler. Peki ya insanlarla eşyalar da anlaşabilir mi? İnsanın bir eşya ile anlaşmasının yolu nedir? Mesela kitaplarla konuşabilir miyiz? Yoksa kitaplar insanların birbirleriyle sessiz bir şekilde konuşmasının araçları mıdır? Bir kitap için, yazarı ile okuyucularının sohbet etmesini sağlayan araçtır diyebiliriz sanırım. Bu sohbet bazen doğrudan yazarın, bazen de kitabın içerisindeki bir karakterin ağzından dökülen sözlerle gerçekleşir. Bana bütün bunları düşündüren, bu soruları sorduran Oğuzhan Saygılı'nın "Kitaplarla Söyleşi-2" isimli kitabı oldu.

Kitaplarla Söyleşi-2, içerisinde 2008'den 2018'e kadar, on yıllık bir süreçte çeşitli zamanlarda yazılıp dergi ve gazetelerde yayınlanmış otuz üç tane kitap inceleme yazısını barındırıyor. Aslında Oğuzhan Saygılı'nın bu on yıllık süreçte çok daha fazla kitap incelemesi yazmış olabileceğini tahmin ediyorum. Muhtemelen içlerinden bu kitaba alacaklarını seçmekte çok zorlanmıştır. Bununla birlikte Kitaplarla Söyleşi-2'nin, sadece kitap değerlendirme yazılarının yer aldığı bir kitap değil; bundan çok daha ötesi olduğunu söylemeliyim. Çünkü Oğuzhan Saygılı, 2015 yılında beri her hafta Türkiye'nin her yerinden taliplilere onlarca, toplamda ise on binlerce kitap gönderilmesini sağlayan Kitap Okuyoruz veya Kitap Şuuru etkinliklerinin öncüsü durumunda. Tabii bu tarihten daha önceye dayanan ve Gaziantep'te başlayıp çeşitli şehirlere yayılan "Okuduğumuz Kitapları Anlatıyoruz"etkinliklerini de unutmamak gerekiyor.

Kitap hakkındaki değerlendirmeme geçmeden önce Kitap Şuuru'ndan biraz daha bahsetmek istiyorum. Bu girişimi diğer "kitap hediye etme" etkinliklerinden farklı ve değerli kılan en önemli özellik, diğerleri gibi sosyal medya hesaplarının takipçisini artırmak, reklam yapmak vs. değil; gerçekten "kitap okutmak" amacını gütmesidir. Kitap Şuuru'nun kitap hediye şartlarına baktığınızda ilginç birkaç noktayı görürsünüz. Bunlardan ilki kargo ücretinin alıcıya ait olmasıdır ki kendileri bunu "kitaba gerçekten okumak için talip olanın o ücretten kaçmayacağı, kitabı almış olmak için alanın ise kargo ücretini ödemek istemeyeceği" düşüncesiyle açıklıyorlar. Bir diğer şart ise hediye kitap kazananların, kitabı 40 gün içerinde okumaları ve en az beş cümle ile bir değerlendirme yapmaları. Yani diyorlar ki: "Kitabı aldıysanız okumalısınız." O süre içerisinde okuyamayana da gerekli esnekliği sağlıyorlar ancak buna rağmen kitabın okunduğuna dair geri dönüş yapılmazsa, o kişinin tekrar kitap kazanma şansının düştüğünü söylüyorlar. Kısacası daha önce de belirttiğim gibi reklama değil de "kitap okutmaya" yönelik harika bir etkinliği yıllardır sürdürüyorlar.

Tekrar kitaba dönecek olursak, Kitaplarla Söyleşi-2'yi, bir "inceleme yazıları kitabı" olduğu bilinciyle elime alsam da, bitirdiğimde adeta otuz üç kitap okumuş gibi hissettiğimi fark ettim ve açıkçası böyle bir etki beklemiyordum. Çünkü Oğuzhan Saygılı'nın kitapları ele alırken kullandığı üslup oldukça etkileyiciydi. İşte bu yüzden yazının başında belirttiğim soruları sormama sebep oldu. Yazar, "söyleşi" ifadesini edebi bir tür anlamında mı kullandı bilmiyorum fakat her kitapla ayrı ayrı sohbet edildiğini ve bu yazıların o sohbetlerin neticesinde çıktığını söyleyebilirim. Her bir kitabın incelemesini okurken, siz de o sohbete dahil olduğunuzu hissediyorsunuz. Vermiş olduğu detaylar sayesinde kitabı o an okuyormuş gibi keyif almanızı sağlıyor ancak bunu bir kitap özeti havasında da yapmıyor. Yani inceleme yazısını okuduğunuzda artık kitabı okumanıza ihtiyacın kalmaması gibi bir düşünce asla oluşmamakla birlikte, tam aksine, kitap sizin için daha cezbedici bir hâl alıyor. İncelenen kitaplar içerisinden yapılan alıntılar çok iyi seçilmiş ve sizi kitabın içeriği ile ilgili meraklandırıyor. Şahsen ben, adını ilk kez duyduğum birçok kitabı bu vesileyle okumak için not etmiş oldum.

Kitaptaki inceleme yazıları üç bölüme ayrılmış ve bu bölümlere birer isim verilmiş: "On Yıllık Savaş Devri 1912-1922", "İmparatorluktan Cumhuriyete" ve "Söz Sanatçıların". Bölümlerin isimlerinden de anlaşılabileceği gibi kitaplar konularına göre tasnif edilmiş. İlk bölüm Osmanlı Devleti ve Türk milletinin ateş çemberinden geçtiği, savaşlarla dolu yıllarla alakalı kitaplardan oluşuyor. Suriye ve Filistin'den Balkanlar'a ve Doğu Cephesi'ne, Çanakkale Savaşı'ndan Kurtuluş Savaşı'na kadar birçok cepheden mektuplar, günlükler, anıların yanı sıra İngiliz istihbarat raporlarını konu edinen kitapları bu bölümde bulabiliyoruz.

İkinci bölümde ise Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ise ilk yıllarında yaşamış ve birçoğunun isimleri çok bilinmese de yaptıkları işler ya da bulundukları çevreler sebebiyle o dönemde olup bitenleri iyi bir şekilde gözlemleme şansını yakalayan kişilerin hatıralarını görmekteyiz. Arap gazetecilerin gözüyle Atatürk'e dair bir şeyler okumak ya daOsmanlı Hanedanı'nın sürgün hikayelerini öğrenmek istiyorsanız bu bölümde çok faydalı kitap tavsiyeleri bulunabileceğinden eminim.

Son bölüm ise adına "Söz Sanatçıların" denmiş olsa da sanatçılarla birlikte edebiyatçılara ayrılmış durumda. Birçok yazar, şair ve sanatçı hakkında yazılmış olan kitapların bulunduğu bu bölüm benim için oldukça ilgi çekiciydi. Zira Arif Nihat Asya, Atsız, Yahya Kemal, Cengiz Dağcı, Cengiz Aytmatov, Neşet Ertaş, Tanburi Cemil, Ara Güler ve daha ismini sayamadığım birçok isimle ilgili biyografi, anı ya da mülakat tarzında kitaplar insandaki okuma iştahını oldukça artırıyordu.

Bu inceleme yazısını yazmaya başlamadan önce birkaç yazıdan alıntı da yapmayı düşünüyordum ama daha sonra, hangi kitapla ilgili yazıdan alıntı yapacağım konusunda kararsız kaldım. Çünkü hangisini seçersem seçeyim bir diğerine haksızlık yapmış gibi hissedecektim. Bu yüzden de genel hatlarıyla bahsederek hem haksızlık yapmamayı, hem de bu güzel inceleme yazılarını okuma keyfini tamamen size bırakmayı tercih ettim.

Oğuzhan Saygılı'nın bu güzel ve güzel olduğu kadar faydalı eserini tavsiye ediyor ve devamının da gelmesini umuyor ve arzuluyorum. Tabii bununla birlikte Kitap Şuuru kampanyaları ve etkinliklerinin de büyüyerek devam etmesini diliyorum.