Okuduğum kitaplarla ilgili bir şeyler yazmayı çok seviyorum. Okuduktan sonra yazdıklarım, onları kafamda doğru yerlere koymamı sağlıyor. Üzerine bir şeyler yazdığım kitapların, daha sonra yeri geldiğinde bana yol gösterdiğini birçok kez deneyimledim.

Auschwittz Dövmecisi ve Aushcwitz Kütüphanecisi… İkisini de Korona yasaklarının henüz başlamadığı son günlerdeki fuardan almıştım. Farklı yazarlar tarafından, aynı toplama kampı üzerine yazılmış kitaplar olduğu için dikkatimi çekmişti. Auachwitz Dövmecisi, gerçek yaşam ve kişilerden esinlenilerek kurgulanmış, Aushcwitz Kütüphanesi ise tamamen gerçek kişi ve yaşamlardan yola çıkarak romana dönüştürülmüş. Her ikisinin de ortak yanı, olayların Auschwitz'te geçiyor olması ve her ikisinde de bazı karakterlerin aynı olması… Onlar gerçek şahıslar çünkü. Kitapların arkasında o şahısların daha sonra nerede ne yaptıklarına dair bilgiler de var.

Auschwitz, Polonya'daki Nazi kamplarından en büyüğü ve en büyük insanlık suçlarının işlendiği yer…Kampta çoğu Yahudi olan yüz binlerce insanın önce ağır şartlarda aç susuz çalıştırılıp, sonra gaz odalarında boğulup, krematoryumlarda yakılmaları anlatılıyor hazin hikayelerle. İnsan, insan olmaktan utanıyor. "Eğer bir canlı olarak dünyaya geleceksem bir ağaç olsaydım keşke; hiç olmazsa yeryüzüne oksijen verirdim." diye düşündüğüm zamanlar oldu bu kitapları okurken.

Eğer ikisini de okumayacaksanız Auschwitz Kütüphanecisi' ni okumanızı tavsiye ederim. Çünkü Aschwitz Dövmecisi romandan çok uzun hikaye tadında… A. Kütüphanecisi ise, betimlemeleri ve olay örüntüsüyle roman sanatının bütün gereklilikleriyle yazılmış bir eser.

Kitabın adından yola çıkarak birçok kitabın bulunduğu bir kütüphaneyle ilgili hayaller kurarak başlıyorsunuz okumaya; ama görüyorsunuz ki, bütün mesele şans eseri yakılmaktan kurtarılan sekiz kitap ve 15 yaşında bir çocuk kütüphaneci...

Kampta kitap okumak ve bulundurmak yasak olduğu için bir spor öğretmeni olan Fredy Hirsch, bu kitapları korumakla Dita'yı görevlendirir. Dita kitapları her gün gizlice kampın, çocukların gündüz bulundukları bölümüne getirir, her akşam da aynı gizlilikle olması gereken yere götürür. 15 yaşındaki bir çocuğun üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirmek için gösterdiği çaba gerçekten çok müthiştir… En önemlisi ise bu olayların hayal ürünü değil, gerçekten yaşanmış olması. Bu yüzden insan çok etkileniyor belki de. Dita; gerçek adı Edita Adler ölüm kampından kurtulan ender kişilerden biri.

Bu sekiz kitap üzerinden kamptaki çocuklara ders verilmektedir. Aslında bu çocukların çoğunu aynı son beklemektedir; zamanı geldiğinde gaz odaları ve krematoryum… Kampta yaşamlarını sürdürmek zorunda kalanların amacı; çocukların yaşadıkları sürece ruh sağlıklarını olabildiğince korumak, hayata dair gerçeklik algılarının kaybolmasını engellemektir.

Öğretmenlik görevlerini öğretmen olsun olmasın, bu işi gönüllü yapan kişiler üstlenmiştir. Bu çok büyük risktir. Eğer yakalanacak olurlarsa cezaları önce işkence sonra ölümdür.

Bu eser, yazarın romanın kahramanı olan Dita'yla uzun süren sohbet ve röportajlarının sonucu ortaya çıkıyor. Dr. J. Mengele'nin kendi ari ırkı için mahkumlar üzerinde yaptığı insanlık dışı deneylerden de bahsediliyor. Çok ayrıntıya girmek istemedim. Belki okumak isteyenler olursa tadı kaçmasın.

Cengiz Aytmatov'un Kassandra Damgası diye bir kitabı var. Bu süreçte onu da okudum. Bilim kurgu tarzı, çok da Cengiz Aytmatov tarzı olmayan bir kitap. Anne karnındayken dünyaya gelmek istemeyen embriyolar, annenin alnında bir damga olarak kendini gösteriyor. Buna Kassandra Damgası deniyor. Eğer isterse anne de hamileliğe son verebiliyor. Diyorum ki, Kassandra Damgası' nda bahsedilen damga gerçekten olsaydı, belki de Hitler'in ve Stalin'in annesi o çocukları dünyaya getirmek istemeyebilirlerdi.

Auschwitz Kütüphanecisi' nin yazarı eserin bir yerinde:

"Aslında Dönüşüm'ün yazarı, olacakları herkesten önce tahmin etmişti. İnsanların bir gecede canavar yaratıklara dönüşebileceğini görmüştü." diyor.

Onlar Kafka'nın gerçek dünyaya atfen yazdığı Dönüşüm' deki Gregor Samsa oldular. Belki bir gecede bir canavara dönüşmediler ama bir canavara dönüşmeye uygun kişiliklere sahiplermiş demek ki.

Kim bilir belki covid19'u da bu canavarlardan biri veya birileri yarattı.