Daha önce "Hakkı Süha SEZGİN (1895-1963)'in, Kapı yayınlarından çıkan ve onun 100 yıl önceki İstanbul'u anlattığı ve dönemin VAKİT gazetesindeki köşe yazılarından derlenen, "İşgal günlerinde İstanbul" kitabını paylaşmıştım.(11/01/2020)

Bugün bitirdiğim onun, bir keyifli kitabını daha paylaşmak istedim. Edebiyat meraklısı dostlarımın ilgisini çekecektir. Belkide okumuşlardır ben yeni okudum ve çok da keyif aldım.

Hakkı Süha SEZGİN, "Yeni Mecmua" isimli derginin 26 Mayıs 1939 yılında "Ömer Seyfettin" portresiye başladığı "Edebi portreler" yazı dizisi, aynı derginin 11 Nisan 1941 tarihili nüshasında yayınlanan "Müfit Ratib" portresiyle bitirilmiştir.

Bugün kitapta okuduğum her yazar için, birkaç sayfadan oluşan yazılar, genellikle ele alınan yazarın eşkâli ile başlayıp hoş anekdotlar da içeren, yazarların ruh hallerini içeren keyifle okunan metinler içeriyor.

Bu kitabı yayına hazırlayan Beşir AYVAZOĞLU üstadımız, ayrıca Hakkı Süha SEZGİN'in başka dergilerde yayınlanmış "Musikişinas portreleri" de bu kitaba eklemiş.

Hani beni çok kitap okuyan biri olarak biliyorsunuz ya, bu kitabı okurken yeterince okumadığımı fark ettim. Çünkü bu eserde yer alan 93 portreden, adını dahi duymadığım ediplerin, yazarların varlığını öğrendim. Bu kitap sayesinde, geçtiğimiz yüzyıldaki kültür dünyamıza ait bilgilenmiş oldum. Adını ilk kez öğrendiklerime işaret koydum, ileride başka kaynaklardan araştıracağım. Ve ne yazık ki, bu kitapta bahsi geçen yazarların çoğunun, intikal eden yazılar, romanlar, öykü ve şiirlerin günümüzde yeni baskıları yok.

Birilerinin bu konuya el atması lazım.

Şöyle ki, en kıytırık yayınevinden en bilinen büyük yayınevine kadar Sabahattin ALİ yi basmayan kalmadı. A101 bile bastı sattı. Oysa telifi olduğunu düşünmediğim, bilmemiz gereken onlarca yazarın eserinden mahrumuz... Beşir AYVAZOĞLU üstadımız olmasa belki bu tefrikalardan haberimiz olmayacaktı.

Kitabı okurken yer yer kahkaha da attım:
Örneğin Tarihçi "Ahmet Refik" portresinde, yazarın Ada vapurunda, bir hıyarın içini oyup Rakı koyduğunu ve bunu içtiğini, rakı azaldıkça hıyarın kenarından ısırıp meze ettiğin kahkahalarla okudum :))

Yer yer anlatılan kişilere hayran kaldım:
Örneğin "Ömer Naci" portesinde, yazarın ne kadar yiğit ve korkusuz adam olduğunu, ağzından çıkan sözlerinin sonuna kadar arkasında kaldığını gördüm.

Bir derste "Şu Abdülhamit laini (Lanetli)" diye söze başladığında, o dönemin baskısından korkan gençlerin titremelerine renklerinin atmalarına karşı, 

"Korkmayın çocuklar. O bir gölgedir, böyle gölgeler irfan güneşi karşısında hemen erir" demesine hayran kaldım.
Tespitlerin yerindeliği de enteresandı:

Örneğin Peyami Safa/Server Bedi konusu, diyor ki Hakkı Süha SEZGİN; 

"Server Bedi'i aynı sermayenin, daha aşağı bir semtte açtığı başka bir mağaza gibi düşünebiliriz. Onda sanat endişesi, güzel yaratmak gayesi aramak boşuna emek harcamak olur. O Peyami'nin sadece kazanmak için kullandığı bir kalem amelesidir" 

Neyse, uzatmayayım, keyifle okunası bir kitap. Ben bu kitabı balkonda okurken, havasına tam girip, ITRİ nin eserlerini dinleyerek, çayımı yudumlayarak, büyük bir zevkle okudum. Bu kitabı keyifle okumanız için benim gibi fantezi yapmanıza gerek yok :) Ben sadece, kitap okurken "havaya girmek" konusunu abartırım arada sırada.

Gerçekten çok rahat okunuyor, zevkle okunuyor bu kitap.