Bir dönemin ünlü bir fotoğraf sanatçısı vardı. Gençlik yıllarımda onun gibi sokak kareleri çekmeye çok özenirdim. Onun adı Robert Doisneau. Her karesi hemen hemen belleğimdedir. Onun adını google ile aratırsanız çektiği bir çok siyah-beyaz kareyi, fotoğraf sanatına ilgi duymasanız datanıyacaksınızdır.
Halen kullanılır kareleri, posterler afişler içinde yer alır. O dönemin ünlüfotoğrafçıları çekimlerini bağlı bulunduğu fotoğraf ajansına verirlerdi, ajanslar da bu kareleri dönemin gazete ve dergilerine satarlardı.
Bu paylaştığım kare Robert Doisneau tarafından Paris'de Rue de Seine'de 1958 yılında çekildi ve çalıştığı ajansa teslim edildi. Sokak ve kafe karelerini çok severdiRobert Doisneau. Bu kare dönemin ünlü dergisi Le point'de aynı yıl yayınlandı.
Bu kare öyle yakalanmış bir kare değildir. Burası Robert Doisneau'nun sık gittiği bir mekandır. Bu iki insanı görür, bakışları, tipleri ilgisini çeker ve fotoğraflarını çekmek için izin ister. Onlar da kabul eder ve çekim gerçekleşir.
Le point dergisi bunu bistrolar ile ilgili özel sayıda kullanır basar. Fakat sonrasında şöyle gelişmeler yaşanır.
Bu kareyi daha sonra "alkol karşıtı" bir derneğin dergisinde, "alkollü içeceklerin kötü etkilerini" anlatan bir yazıda kullanılırBu karede gördüğünüz beyefendi bir resim öğretmenidir. Bu dergide kullanılması onu rahatsız eder ve "beni ayyaşın teki sanacaklar" diye sitem eder fotoğrafçıya. Ama fotoğrafçı ajansa fotoğrafı teslim ettikten sonra nerelerde nasıl kullanacağını takip etmesi de mümkün değil elbette
Bununla da kalmaz bu sefer skandallar yazan bir dergi bu fotoğrafı ajanstan ve fotoğrafçıdan izin almaksızın Le point dergisinden kopyalar ve kendi gazetelerine aynen basarlar ancak bu fotoğrafı kullanırken "Champs-Elysees'de Fuhuş" başlığı ile yayınlar.
Bu başlık, fotoğraftaki resim öğretmeni beyefendiyi çıldırtır (kim çıldırmaz ki). Hemen dergiye, fotoğraf ajansına ve Robert Doisneau'ya dava açar. Mahkeme dergiyi hemen suçlu bulur ve büyük bir para cezası verir. İlginç olan şu ki, kendisinden izin alınmamış Fotoğraf Ajansı da suçlu bulunur. Mahkeme Robert Doisneau'ya ceza vermez ve onu "sorumluluğu olmayan bir sanatçı" olarak niteler.
Daha sonra bu kare çeşitli sanat ortamlarında makalelerde "fotoğraf ve ona bakanların ruh halleriyle ilgili" yorumlanır. Fotoğrafa ilişkin yorumları, John Szarkowski " Fotoğraflara Bakmak: Modern Sanat Müzesi Koleksiyonundan 100 Resim " başlıklı kitabında , "potansiyel bir baştan çıkarma" olarak okuyan "sıradan bireylerin gizli küçük günahları" olarak yortumlar.
Her iyi fotoğraf,ona bakanlar tarafından yeniden üretilir yeniden öykülenir. Bir fotoğrafı da "iyi" kılan da bu yorumların çokluğudur bir bakıma.
Batıda bir atasözü varmış: "a picture tells a thousand words" Bu atasözünü "bir resim bin kelime anlatır" gibi dilimize çevirebiliriz sanıyorum. Tekniği çok yüksek pırıl pırıl kareler "İyi Fotoğraf" sayılmaz. Onu iyi kılan bakanın içinden yorum öykü çıkarmasıdır. Dahası fotoğraf çeken de çekerken, mesela saniyenin 500'de biri kadar bir kısa anda öyküsünü hisseder.
Evet bu da gecenin ukalalığı olsun... Bugün Robert Doisneau, Robert Capa, David Seymour,Henri Cartier Bresson, Goerge Rodger, Ansel Adams gibi fotoğraf ustalarının karelerine hala uzun uzun bakıyorsak o karelerinmelodisinin, şiirinin, öyküsünün, estetiğinin hissedilebilir olmasıdır.
Bugün herkesin cebinde bir fotoğraf makinası var. Günümüzün cep telefonları, adını andığım usta fotoğrafçıların kullandığı makinalardan çok daha yetenekli, çok daha üstün kalitede kareler çekebiliyor.Sokaklarda hayatın akışına başka türlü bakmaya başladığınızda iyi kareleri çekebilirsiniz, çekim yaptıkça da sadece sokaklara değil hayatın her alanında farklı bakmayı öğrenirsiniz. Bu da sizi mutlu kılar.
O yüzden herkese tavsiyem fotoğraf makinanız olmasa bile cep telefonunuz ile fotoğraf çekin. Çocuklarınıza, torunlarınıza da farklı bakmayı öğretin, çekim yapsınlar onlara da iyi gelir.