BENİM KAHRAMANIM TÜRK HALKIDIR ÜZERİNE

Güzel Türkçemize yaraşan, güzel Türkçemizle vücuda gelen, kalabalıklardan, yoğunluklardan beslenen, daha doğrusu demokrasiyi ifade eden gücünü halktan alma söylemi, siyaset dışı kullanımıyla da deyimleşebilen bir nitelik kazanmıştır. Bu sebepledir ki güzel başlayan bir giriş arz eder ve en çok duyduklarımız arasında yerini koruyarak halkta ve halkın yücelttiği değerlerde varlığını önemle sürdürür. Yaşanır, yaşatır, tekrarlanır, yenilenir, zamana, çağın gereklerine uyum sağlar. Halk var oldukça o da var olur. Halktan alındığı gibi tekrar halka verilir. Zira güç kavramı da bunların içindedir. Alınır, verilir. Nihayette halktan alınan gücün bir karşılığı olur. Genellikle iyidir, iyilik içerir ve öyle kotarılır. Halktan alınan iyi şeyler sizi besler, büyütür, geleceğe hazırlar, size onurla taşıyabileceğiniz bir kimlik bahşeder. Hatta halk size omurga verir, göğsünüzü kabartır, gerçekliğinizle aranızda kudretli bağlar kurmanızı sağlar. Bazen öyle anlar gelir, sizin adınıza halk konuşur, etiketiniz, onurlu kimliğinizin saygın ve saydam yapısı üzerinden ülkeniz, aileniz adına mentor olabilecek alternatifler üretir. Halktan alınan güzel şeyler insana güç, onur verdikçe daha gürbüz adımlarla yere bastığınızın farkına varırsınız. Bu, büyük bir ruhtur her şeyden önce. Maddi gerçekliğin çok ötesinde anlamlı ve yoğun bir türeyiştir. Yaş aldıkça güçlenir, geriye dönecek bir ayna, bir iz ve inanç bırakır benlikler üzerinde. Örnekleri boldur, bolca neşredilir. Kahramanlar, önderler, liderler, sevilesi, saygı duyulası yetkin başlar doğurur. Duyumsamanın, duyumsatmanın, ifade etmenin, duyurmanın, karşı tarafa ulaşmanın adı, sanı olur. İnatla dile yerleşir, yapıcı yergilerden ziyade salt eleştiri ile sınırlı kalmış yargılar karşısında savunmaya geçmenin iklimine bürünür. Böylesi anlarda "Ben ki halkın nazarında kahraman olmak için yaratıldım," demeseniz de var edilmiş ürünler, eserler halkın nabzında, kalbinde, yâdında sizi bir kahramana dönüştürebilir, tersi yönde de bir seyir gözlemlenebilir. "Hiç mütevazı falan olamayacak, açık açık ifade edeceğim," demeseniz de alttan alttan mütevazı olamayacağınızı söyletir size. Eğriye eğri doğruya doğru noktasına ulaşır. "Ne yalan söyleyeyim, benim hikâyem sizinle başladı," demenin yanında "Ben başardım, ben yaptım, ettim," demekle eşdeğer bir paydayı da perçinler zamanla. Daha açık izah edersek, "Beni bugünlere siz getirdiniz," minvalinde sözlerin yanında "Dişimle, tırnağımla kazıyıp beni bugünlere ben getirdim," diyebilen bir basamaktan seslendiğiniz de olur. Tabir yerindeyse halka mal olmuş bir sanatçının söyleyebileceği, yer yer taşı gediğine oturtabileceği yer yer de hedefi ıskalayabileceği söylemlerle makul ya da makul dışı tanımlar yapmasına kapı aralayabilir gücümü halktan aldım veya "Benim Kahramanım Türk Halkıdır" söylemi. Nitekim gücün, onurun, ulvi seviyenin tabirinde olumlu nitelikler belirginleşeceği için en makul sözler muhtemelen yine iyi yönde sıralanacak ve sözlerin arasına halktan alınan alkışı da ekleyince mutluluk gururuna mutluluk katan değerleme ölçütlerinden biri daha izaha yer bulacaktır.

Gelgelelim yukarıdaki sosyolojik açıklama ile tam olarak neyi kastettiğimi somutlaştırabileceğim, bir solukta okuyup bitirdiğim, usta aktör, kıymetli sanatçı Cüneyt Arkın'ın, "Benim Kahramanım Türk Halkıdır" isimli, Kımızı Kedi'den çıkmış kitabına.

"Benim Kahramanım Türk Halkıdır" dediği kitabında usta sanatçı Cüneyt Arkın'ın kendine has, fazlasıyla sade üslubu ile başta geçmişe duyulan özlem yeğin şekilde hissediliyor. Sonrasında, öyle ki kitap boyunca küçük anekdotlar eşliğinde özlemin dolaylı lisanı insanı hem kendi çocukluğu ve gençliğine hem de sanatçının yaşadıklarına konuk ediyor. Usta sanatçının Türk sinemasında bağımsız bir ad kazanmasının ve bu kazandığı adın büyük Türk milletinden hediye bir ad olduğunun izleri daha çok üstü kapalı bir hissiyatla sunuluyor okura. Okur; kitapta Türk sinemasındaki başarısını Türk milletinden alan Cüneyt Arkın'ı yine Türk sinemasındaki kalburüstü karakter canlandırmalarıyla tanıyor. Yeterli olmasa da çocukluğuna dair yüzeysel bilgilere ulaşabiliyor. Okurun kitap boyunca tanık olduğu bilgiler, usta sanatçının "Benim Kahramanım Türk Halkıdır" inancına duyduğu sevgi ve saygının da tarifi oluyor. Aynı zamanda bu tabir ve tarif, gücünü halktan alan demokratik söyleme fırsat verip halkın nazarında bir karşılık buluyor. Vatandaş Rıza'da güce boyun eğmeyen halkın sesi olan kahramanımız, Öğretmen Kemal'de yozlaşan düzene ve yobaz düşünceye karşı geliyor. Maden filminde sosyal adaletin, hakkın, hukukun dili olurken Soysuzlar filminde işçinin, emekçinin, direnişin gücü atılganlığı ile halkın nazarında halkçı, demokrat bir hüviyet kazanıyor. Karşılık bulduğu ölçüde büyüyen bir kahramanla yüzleşiyor halk. Karşılık bulan kahraman da bunun kıymetini bilerek halkına şükran dolu teşekkürler sunuyor.

Küçük bilgiler doğrultusunda devam eden kitap, son bölümde yüzünü kısmen halka dönüp halkın sorularına yanıt veriyor. Nitekim ilgili kitap; gücünü halktan alan bir sanatçının "Benim Kahramanım Türk Halkıdır" inancına omuzdaşlık ettiğini kanıtlayabilen duygu ve düşünceleri destekliyor.

Şimdiye değin kaleme aldığım bütün bu olumlu gözlemler, kitapta okuru olumsuz etkileyebilecek gözlemlerin olmadığı anlamına gelmiyor ve iyi yönlü bu tanımlar ki bir kitabın yeterli donanıma sahip olduğunun kanıtı değildir, diyerek hem usta sanatçı Cüneyt Arkın hem de büyük yayınevi sıfatına layık gördüğüm Kırmızı Kedi'ye yapıcı eleştiri adı altında bazı önerilerde bulunmak istiyorum.

1) Kitapta rahatlıkla fark edilen harf yanlışından ibaret yazım yanlışlarına çokça rastladım. Küçük bir dokunuşla düzeltilebilirdi her biri.
2) Yetkin bir sanatçıya dair gözlem ve çıkarımlar editoryal kadro tarafından daha yetkin ve edebi bir dil düzleminde geliştirilebilirdi.
3) Neden daha çok Cüneyt Arkın'a yer verildi. "Benim Kahramanım Türk halkıdır" diyen Cüneyt Arkın'a Fahrettin Cüreklibatur'u daha detaylı anlatması için önerilerde bulunmak, kitabın adı ve içeriği bağlamında daha olumlu bir sonuç sunabilirdi.
4) Yüzeysel bir çocukluk tanımından sonra bir anda büyüyen, adı değişen(Cüneyt Arkın olan) bir sanatçının çocukluğunu daha detaylı anlatması onun hakkındaki bilinmeyenlerin okuru son derece etkileyebileceği düşünülebilirdi.
5) Bilinmeyen kişinin, yani Fahrettin Cüreklibatur'un daha çok kaleme alınması, bilinen kişinin(Cüneyt Arkın) "Benim Kahramanım Türk Halkıdır" inancını daha çok destekleyeceği üzerine kitaptaki içerik zenginleştirilebilirdi.
6) Kitapta Usta Komedyen Kemal Sunal'a ait olduğu söylenen sözlerin yahut minik konuşmaların kitapla bağlantısını kurmak düşüncenin ve konunun akışını bozabiliyor. Durumdan duruma aniden değişen yargılar kitabın bütüncül yapısını tehdit edebiliyor.
7) Yine aynı şekilde "Benim Kahramanım Türk Halkıdır" inancını düstur edinen bir kitapta arabesk bir sanatçıya yönelik tartışmaya açık konuşmaların yer alması bütüncül yapıyı bozabilen içerik olarak yorumlanabilir.

Aslında şahsımca eksiklik olarak görülen tüm bu yergiler ve iyileşmeyi işaret eden tüm bu öneriler için geç değil, belki zamanla daha oturaklı bir başlangıç ile yola devam edilir. Örneğin kitabın ikinci baskısında daha yetkin bir kalem, daha sanatsal bir ilerleyiş, düşüncenin akışını bozan düşük cümlelerden arındırılmış bir içerikle Türk okurunun karşısına geçilebilir; usta sanatçımız Cüneyt Arkın'ın kimliği daha doygun ve belirgin bir eserin ruhuyla bütünleşebilir. Benim Kahramanım Türk Halkıdır, diyen usta bir sanatçının toplumsal gerçekliğe dönük sosyolojik çıkarımlar yapmasının önü açılabilir ve kendileri bu hususta desteklenebilir; edebiyat dünyamıza, milli kültürümüze katman katman karışıp milli hislerimizle büsbütün uyumlanan bir eserin doğumu gerçekleşebilir.

Sevgi ve saygılarımla.

Engin Yeşilyurt
6 Nisan 2022