Büyük mimardı.
Şehir plancısı ve siyasetçiydi.
Türkiye'nin yüz akıydı.

Bu memleket son yüzyılda bazı alanlarda yüksek değerde isimler çıkardı.
Fakat gerçek manada pek az mimar yetiştirdi.
Ahmet Vefik Bey onlardandı.
Kültür hayatımızdaki değişkenlikler iyi mimar yetiştirmeye imkan vermiyordu.
Çünkü yaratıcılık kültür ve sanatla olur.
Hiç tartışmadığımız bir konudur.
Ahmet Vefik Bey bu arızamızı aşanlardandı.
Ona benzer kim var derseniz üç beş isim sayamam.

Öteden beri, zihnimde Turgut Cansever'le Nail Çakırhan arasında bir yeri vardır.
Yaratıcılığı, gayreti örnek olarak hatırlanacaktır.
Dünyadan en çok ödül alan mimarımızdır.

Alparslan Türkeş'le yakındı.
MHP binasını o tasarladı ve ödül aldı.
Çamlıca'ya cami yapılmasını uygun bulmadığı halde, fikirden dönülmeyince proje verdi.
Hiç olmazsa mekana uygun, kültür kodlarımızla örtüşen , yeni bir eser çıksın istedi.
Kabul edilmedi
Bir kaç dostla o projeyi her unsurunun sembolleriyle kendisinden dinlemiştik.
Taksim Camii için de proje verdi.
O da seçilmedi.

Üzülse de bunlar olur dedi.
En büyük derdi İstanbul'du.
İstanbul'a belediye başkanı olmak isterdi.
1994'ten itibaren bir kaç defa değişik partilerden aday oldu.
Mizacını ve karakterini düşününce bu görevi rahat yapacağını düşünemezdim.
Çünkü fazla sanatkârdı.
Hürriyetine düşkündü.
Ortalamanın çok üstüne çıkanlar böyle olur.
Yunus'un dediği dervişler gibi "Deli olagan olur."
Bu türlü kayıtlara kolay kolay gelemezler.

Ahmet Vefik Bey'le ilk defa yüz yüze görüşmemiz galiba Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'ndaydı.
Sonra ara ara yolumuz kesişti.
Beraber ödül aldık.
Muğla Üniversitesi Türk Dünyası Topluluğu'nun beş yıl önce verdiği ödüller dolayısıyla iki güzel gün geçirdik.
Çok genç ve enerjikti.

Geçen yıl Ozan Arif'in mezarını yaptı.
Vefat Yıldönümünde açıldı.
O açılıştan sonra düzenlenen panelde ben de konuşmacıydım, orada görüştük.
25 gün önce de Face'ten tek kelimelik mesajı geldi:
"Takibinizdeyim!"

Ben de takip ediyordum.
Sağlıklı ve enerjik paylaşımlarını görüyordum.
Öğrencisi, asistanı, hayranı güzel hanımlarla, dostlarıyla bol bol resim paylaşması hoşuma gidiyordu.
Her resmini görüşte karakterinin bir muzip tarafını düşünüp gülümsüyordum.
Bu son haberle gülümsemem içimde dondu.

73 yaşındaydı ve gepegençti.
Ani bir haber.
Kalp krizi..
O aşkın taşkın mizaç ancak böyle giderdi.. diyecek oldum, diyemedim.
Ölüm bu.. Kayıp telafisiz görününce, sıcağı sıcağına gidiş şeklini düşünmenin ne manası olur ki..

Büyük Türk'ün, aziz sanatkârımızın aziz rûhu şâd olsun!