16 Ekim 2018 yılında Milli Düşünce Merkezinde bir konferansımız olmuştu. O sohbette ekonomide neler oldu, neler olacak diye anlatmışım. Şimdi o konferansın sunum dosyasından ilgili bölümleri aşağıda paylaşıyorum. Marifet testi kırılmadan bir şeyler yapabilmekti. Başaramadık...

3 yıl önce asgari ücret 200$ seviyelerine düşecek öngörüsünde bulunmuşum. Ve maalesef ABD enflasyonunu da dikkate alırsak o seviyelere düştük. Ve şirketlerimiz bu seviyelerdeki maaşı dahi ödeyemeyecek durumdalar.

Biz bu durumlara göz göre göre geldik. 2007'li yıllarda bir avuç insan bu gidişatı görmüştü. 2010'larda ise gene o kadardık. Şimdi sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Pamuk üreticisini, pamuk ithalatçısı yapmanın bedellerini yaşayacağız.

Konferans notlarını dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. Çünkü daha gerçekleşmemiş öngörülerim de var.

***

KONFERANS ALINTILAR

Türk Lirası bu 500 milyar dolarlık borcu ödeme gücünü tekrar kazanana veya dış borç imkanları tekrar genişleyene kadar değer kaybedecektir. Bu değer kaybının teorik olarak bir üst sınırı yoktur.

Emek ve mallarımız ucuzlamayacak, yok pahasına işlem görecektir. Varlıklar el değiştirecek.

Döviz kazandırıcı olmayan ama dövizle finanse edilen bütün AVM, Gökdelen, köprü, inşaat ve benzeri yatırımların döviz borçlarını hepimiz ciddi fakirleşerek ödeyeceğiz. Ciddi fakirleşmek demek reel gelirin azalmasıdır. Bunun da ilk yolu yerel paranın değerini kaybetmesidir.

Bu borçlar bir şekilde halkımızın sırtından ödenecek. Bu borçları öderken bir kısım zümrenin lüks, yağma ve israfına halkın ne kadar tahammül edebileceği esas sorudur.

Kısa vadede Türkiye'de ithalat ve kredi imkanları çok daralacak. İthalata bağımlı ihracat yapmayan özellikle küçük işletmeler batacak veya küçülecek. 

Bankalar küçük krediler hariç kredi işlemlerini azaltacak, hatta durma seviyesine getirecek. Mevduat bankaları varlık kalitesini artıracak veya piyasadan çekilecekler.

Kamu harcamaları reel olarak azalmak zorunda, özellikle yatırımlar duracak.

Merkez bankası para arzını artırarak enflasyonu tetikleyecek.

Danışmanlık ve reklam sektörleri kamu müşterisi varsa ayakta kalanlarla yola devam edecek.

Turizm ve endüstriyel gıda ihracatçıları nispi olarak zenginleşecek.

İthalata bağımlı, rekabetçi piyasalarda faaliyet gösteren şirketlerimiz çok sıkıntı çekecekler.

Emek yoğun işleri olanlar ayakta kalacak, zira işçilik ucuzlayacak. Asgari ücret aylık 200 $ civarında olacak.

Enerji çok pahalanacak. Enerji sektöründe üretim ve dağıtım şirketlerinde seri iflaslar yaşanması kaçınılmaz.

Türkiye'nin geleneksel iş adamı, zengin ailelerinden birçoğu bu süreçte tasfiye olacak. Şirketlerde adları olacak ama hisseleri kalmayacak.

İflasın bir diğer sonucu geniş bir kamulaştırma dalgasıdır. Özel sektörümüzün yarısından fazlası kamuya geçecek.

Tarım bu süreçte en kritik sektör. Milletimizin karnını doyurmak zorundayız. Fakat enerjiden, tohuma her alanda ithalata bağımlı bir durumdayız.

Tek tek her sektör için ayrı ayrı konuşabiliriz. Özetle katma değer yaratabilen, ithalata çok az bağımlı sektörler ayakta kalabilecek. İşsizlik görülmemiş ölçüde artacak. Nitelikli iş fırsatları yaratamayacağız.

Ekonomik olarak düze çıkabilmemiz, nispeten istikrarlı bir sistem yaratabilmek için en az 5 yıl ciddi fedakarlıklar yapılmak zorunda. 

Bu fedakarlıkları, yeni nesil bir yönetim kadrosunun uygulayacağı ekonomik program için yapacağız. Çünkü mevcut siyasi ve ekonomik karar alıcıların bir itibarı kalmayacak.

Süreç yeni başladı. Umarım aklımızı başımıza almak için bu ağır musibet vesile olur. Böylelikle vatanseverlerin ülke sorumluluklarını yüklenmeleri sağlanır.

16 Ekim 2018, Milli Düşünce Merkezi Konferansı Halil Ibrahim Bayrakçı