Bilinen, eski bir fıkradır ama en çok sevdiğim papağan fıkralarından biridir;

Aşırı derecede kibirli, ve hastalık denecek kadar takıntılı bir adam varmış.
Çok da varlıklı olmamasına rağmen yediğinden içtiğinden kesip, alabildiğince pahalı kıyafetler alıp bütün kibirini herkese gösterecek bir vücut dili ile dolanırmış ortalıkta.

Adeta ‚küçük dağları ben yarattıım', ‚Siz kimsiniz ki, sizinle muhatap olayım' dercesine bir havası varmış yürürken.

Takıntılı olduğu için de her gün aynı saatte evden çıkar aynı güzergahta işe gidermiş.
Her şeyden kesip kılığına kıyafetine harcadığı için araba da olmayınca, her gün aynı sayılı adımlarla, aynı güzergahtan, aynı kaldırımları kullanarak işe gidermiş.

Her gün gittiği yolun üstünde zemin katta olan bir dairenin her zaman camı açık olurmuş. Camın kenarında da kafesi içinde bir papağan varmış.

Papağan her gün camının önünden kibirli kibirli geçip ona üstten, horlayıcı bakışlarla bakan adama gıcık kapmış ve buna ağza alınmayacak şekilde hakaretler yağdırmaya başlamış. Papağanın ağzı çok bozukmuş ve papağan ne kadar küfür etse adam sinirlenmesine sinirleniyormuş ama ‚bununla muhatap olmaya değmez' düşüncesi ile daha da kibirlenip burun kıvırıp geçiyormuş.

Adam papağanı muhatap almayınca papağan daha da ölçüyü kaçırıyormuş.

Bir gün, olacak ya işte, insanlık hali, adam uyuya kalmış ve bütün takıntılı zamanlaması alt-üst olmuş. Acele edeceğim diye istediği gibi süslenememiş. Kafa allak bullak yola koyulmuş, moral iyice yerlerde tam papağanın camının önünden geçiyormuş ki, papağan yine başlamış, sülalesinde, ceddinden…

Bu sefer adam dayanamamış ve ‚nereden inceyse kopsun' diyerek gitmiş zemin katın zilini çalmış. Kapıyı açan papağanın sahibine durumu anlatmış ve demiş ki;

‚Bakın bey efendi benden günah gitti. Bu papağan bana tek kelime daha söverse onu öldüreceğim.'

Papağanının ne kadar ağzının bozuk olduğunu bilen sahibi özür dilemiş, papağanla konuşmaya ve bir daha böyle bir şeyin yaşanmayacağına söz vermiş.

Adam gidince de sahibi papağana gelmiş ve ‚Bak papağan; Durum böyleden böyle. Ben de artık senden bıktım, umrumda değil, isterse seni öldürsün. İster söv ister sövme…' diye tehdit etmiş.

Durumun ciddiyetini anlayan papağan artık susmaya karar vermiş.

Ertesi gün, kibirli adam papağanın artık bir şey demeyeceğine emin, papağanın bulunduğu pencereye yaklaşırken papağanla uzaktan göz göze gelmişler. Adam normal halinden de daha kibirli bir tavır takınarak gözlerini papağana dikerek yaklaşmış ve camın önünden yandan, yandan papağana bakıp küstah, küstah bıyık altından gülümseyerek geçmiş.

Aslında susmaya karar veren papağan adamın havalanmasına sadece belli bir yere adar sabredebilmiş. Ama sonunda adamın küstahlığına dayanamamış. Onun için adam tam yanından geçmiş ilerlerken adamın arkasında seslice ıslık çalmış.

Adam ıslığın sesine durup, arkasına dönüp papağana bakınca papağan da pis pis sırıtarak göz kırmış ve çatlak sesiyle ‚Anlarsın ya!..' demiş.

***

Efendim duydum ki ferman büyük yerden;

‚Ekonomiyi eleştirmek, ekonomi kötü demek yassaaaahhhhh' buyrulmuş.

Bakın burası çok önemli:

Ben de emir demiri büker diyerek bundan sonra ekonomiyi eleştirmeyeceğim.

Çok zorlanırsam, çok dayanamazsam en fazla ıslık çalarım.

Hepsi bu kadar...