Bu ülkede ''psikolojik zehirlenmek'' mümkündür mesela ve bu zehir toplumsal olarak intihara sürükler. Şaşırmayın lütfen, bu zehirlenme koskoca bir mebusun ifadesidir ve elbet bir bildiği olmasa orada oturmazdı (!)

Bir vatan ki, toprağının kutsallığınca haini vardır. Yüz yıl geçse geçmez bu ihanet ve damakta bıraktığı tadı en iyi yaşayan hainleri bilir. Yaşayan diyorum, zira ihanetin isimleri değişir ama tekerrür eden mekan hiç değişmedi. 100 yıl önce '' rum patrikanesi ne istedi de vermedik'' denen ülke ile fazla değil daha 5 yıl önce ''hoca efendi ne istedi de vermedik'' denen ülke aynı aslında. Burası; bilmediği çok şey olan cahillerin ve her haltı bildiklerini sanan alimlerin ekmek arası muhabbetlerinde kurtardıkları vatanın topraklarıdır. Mutabık olunan tek fikir ise çok fazla düşmanımız olduğudur. Bunun dışında pek anlaşabildiğimiz söylenemez, taaki kendi topraklarımızda mülteci muamelesi görüp canımız burnumuza gelene kadar. (Eh malum, ülke olarak ispatı mümkün kılındı daha öncede.)

Bu ülkede ''psikolojik zehirlenmek'' mümkündür mesela ve bu zehir toplumsal olarak intihara sürükler. Şaşırmayın lütfen, bu zehirlenme koskoca bir mebusun ifadesidir ve elbet bir bildiği olmasa orada oturmazdı(!) 40 derece sıcakta askerlik yapan biri olan mebusumuz, zehirlenen askerler konusunda fikri sorulması üzerine bu beyanı vermiştir. Bu beyanı herkesin anlayamama ihtimali üzerinde durup hemen anlaşılır bir dilde açıklayayım. Zira bu seviyede bir empati yeteneği illaki herkese lutfedilmemiştir. Efendim, mealen 10-12 yaşlarındaki çocuğunuz yaz mevsimi yaklaşınca okula dair bir yorgunluk bir bıkkınlık yaşıyor. Her sabah okula gitmemesi gerktiğini çünkü şiddetli bir karın ağrısı yaşadığı konusunda ısrar ediyor. Bu durumda çocuğunuzu evde dinlendirmek yerine doktora götürmediğiniz için aslında onun ''psikolojik zehirlendiğini'' anlamıyorsunuz. Daha net olayım, çocuk sizi kekliyor. Buna da zehirlenme deniyor. Askerlerimiz zehirlenirken, kendilerini bu olayın üzerine gitmekle yükümlü ve ülkenin koyunlarından bile sorumlu olduklarını hissetmesi gereken muhteremlerin, memleketteki tüm olumsuz olayları pembe dizi gibi yaşayıp her dönem bir ''Ceyar'a'' mal etmesi de ayrı bir sorun. Bu dönemin Ceyar'ı da, trafodaki kedilere bile hükmeden Fetödür ve bu sorundan ziyade bir dramdır efendiler.
Size bu yazıyı, islam dinine inandığı halde kutsal kitabını sadece daha fazla rızık yada kolay geçmesi istenen sınavlar öncesinde okuyan insanların ülkesinden yazıyorum. Yazmakla bitmez tarihimizi yazmakla bitmeyecek günlerine selam olsun..